Şirinler: Kütüphanecilikte Örgütlenme Üstüne Yeniden Düşünme | Müslüm Yurtseven

Şirinler: Kütüphanecilikte Örgütlenme Üstüne Yeniden Düşünme | Müslüm Yurtseven

[avatar user=”muslumyurtseven” /]
Müslüm YURTSEVEN

İskenderun Teknik Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Kütüphaneci

“Uzun uzun yıllar önce ormanın derinliklerinde küçük yaratıkların yaşadığı gizli bir köy vardı. Onlar kendilerine şirin derlerdi. Çok iyiydiler. Ve sonra korkunç büyücü Gargamel vardı. O kötüydü! 

(Gargamel:) Aaaa şirinlerden nefret ediyorum! Sizi yakalayacam! Yıllarca uğraşmam gerekse bile hepinizi yakalayacam! Hepinizi! Elbet bir gün köyünüzü bulacam! Çok pişman olacaksınız.

Ormanı gezmeye gittiğinizde etrafı dikkatle dinlerseniz Gargamel’in çığlıklarını duyabilirsiniz. Ve iyi bir çocuk olursanız şirinleri bile görebilirsiniz!”

*
Bu sözleri anımsadınız değil mi?

Evet evet “Şirinler”den bahsediyorum.

Kendilerine özgü yaşam tarzlarıyla, Dünya’da ve Türkiye’de bir döneme damgasını vuran,  çocukları ve hatta yetişkinleri kendisine hayran bırakan mavi yaratıklar!

*

Çizgi filmin temel karakterleri; Şirin Baba, Şirine, Gözlüklü Şirin, Tembel Şirin, Usta Şirin, Hayalci Şirin, Huysuz Şirin, Somurtkan Şirin, Güçlü Şirin, Sakar Şirin, Kibirli Şirin, Korkak Şirin, Ressam Şirin, Şair Şirin, Gargamel ve Azman’dan oluşuyordu.

Gargamel ve Azman’ın sabiteliğine karşın çizgi film öyle devingendi ki yeni bir Şirin karakteriyle tanışmamız an meselesiydi.

Hangi Şirin karakteriydiniz? Ya da hangi Şirin karakterinin hayranıydınız? sorusunu şuraya iliştirerek devam edelim. (Yok yok, Gargamel veya Azman olmanız ihtimal dâhilinde değil (!) )

Çizgi diziyi anımsayanlar dizinin karakterleri hakkında zaten bilgi sahibidirler; ancak dizinin karakterleri üstüne kısacık da olsa şunu söyleyebiliriz:

Şirinler: Birbirinden farklı yeteneklere ve karakterlere sahip olmalarına rağmen birbirleriyle aynı çatı altında mutlu biçimde yaşayan, zorluklar karşısında birlikte mücadele vererek zorlukların üstesinden gelen, bilge bir öncü etrafında kümelenen yaratıklardır.

Gargamel: “Büyücü Gargamel, Şirinlerin baş düşmanıdır. Şeytani bir büyücü olmakla birlikte büyü yetenekleri çok kısıtlıdır, daha çok bir simyacıdır. Gargamel genellikle Şirinlerden çorba yapıp karnını doyurmak ya da Şirinleri büyüyle altına dönüştürmek için uğraşır. Siyah, eski ve yamalı bir cüppe giyer. Dişleri dökülmüştür. Çatısı samanlardan oluşan bakımsız bir kulübede, pirelerin ısırdığı kedisi Azman’la birlikte yaşar.”[1]

Azman: “Gargamel’in kedisidir. Gargamel ona asla sevgi göstermese de, Azman daima sahibinin yanındadır. Azman’ın en önemli amacı Şirinleri yemektir ama asla başarılı olamamıştır. Gargamel’in şeytanî gülüşünü ondan sonra taklit eder.”[2]

*

Çizgi film ve karakterleri üstüne yıllarca türlü türlü spekülasyonlar yaratıldı. Bu spekülasyonların en çok bilineni de çizgi filmin, konsept itibariyle komün bir yaşamın propagandasını yaparak toplumda politik bir güdeleme yarattığı iddiasıydı.

Bu iddiayı destekleyen unsurlar arasında;

Şirinler’in yaratıcısı Belçikalı çizgi romancı Pierre Culliford’un (bilinen adıyla Peyo) politik tutumu, ki Peyo’nun komünist olarak bilinmesi,

Şirinleri’in soğuk savaş döneminde ortaya çıkması, ki 1958 yılında iki kutuplu bir dünya vardı. Bir tarafta ABD diğer tarafta SSCB.,

Şirinler’in İngilizce ismi Smurf’un “small men under red flag” ‘kızıl bayrak altında yaşayan küçük adamlar’ ya da “socialist men under red father” ‘kırmızı baba altındaki sosyalist adamlar’ diye açılımlar yapılması,

Şirinler köyünde para kullanılmaması, Şirinler’in ortak bir üretim alanına sahip olması ve ismiyle müsemma Şirin karakterlerin bir arada yaşaması olarak gösterildi.

Bunun yanı sıra Şirin Baba’nın sakalı ve kırmızı şapkası Karl Marx’ı; Gargemel’in kara cübbesi güç, din ve kapitalizmi; Gargamel’in kedisi Azman da güce tapan ve güçlünün yandaşı olarak tasvir edildi.

Şirinler, bu gerekçelerle özgürlükler ülkesi (!) Amerika’da epey bir süre yasaklandı. Tabii diğer “özgür” ülkeler de bu yasağı es geçmedi…

*

İddiaların doğruluğu yanlışlığı, çizgi film konseptinin politik tutum ve amacı başlı başına sosyolojik bir araştırma konusu olsa da çocuksu masumiyetle; benzer özelliklerin yanı sıra tüm farklılıklara rağmen, birlik, beraberlik ve dayanışma ile her türlü zorluğun, kötülüğün üstesinden gelinebileceği mesajından öte değildi algıladığımız…

 Evet, Şirinler bize birlik olmayı öğütlüyordu… Hatta tüm farklılıklarımıza, aykırılıklarımıza rağmen…

 Çocukluğumuz nice birliklerimize şahitlik etti… Büyüdük… Büyüdükçe dağıldık… Dağıldıkça uzaklaştık… Uzaklaştıkça…

Ah! Öykünesi Şirinler!

*

Şirinler’in, toplumsal model olmaları olanaklı mıdır bilemiyorum; ancak birçok topluluğa ilham kaynağı olabilir.

Biz Kütüphanecilere mesela… Türkiye’deki Kütüphanecilere… Türk Kütüphanecilerine…

*

Türkiye’de ekseriyeti politik atmosfere bağlı oluşan toplumsal kutuplaşma, gündelik hayatın içinde giderek daha fazla hissedilir hale geliyor. Çatışma, gerilme iklimi benliğimizi esir alıyor…

Kutuplaşıyoruz! Çatışıyoruz! Geriliyoruz!

Hem de hiç yere! Amaçsızca…

Dün öyleydi… Bugün de… Yarına dair umutlarım olmasa…

*

Kütüphane camiası da bu kutuplaşmadan nasibi alıyor doğal olarak, her topluluk gibi.

Kişilere, fikirlere, aykırılıklara, farklılıklara tahammül sınırlarımızı şöyle bir düşünün?

Evet. Tam da düşündüğünüz gibi değil mi?

Tartışma listelerine, forumlara şöyle bir göz atın “fikirler” yerine, “fikri öne süren kişi/ler üstünden fikirler” ya da “kişiler” çatışmıyor mu?

Kısır döngüde süren tartışmalarda, öne sürülen fikir/ler çoktan dijital arşivde yerini almış oluyor…

Geçenlerde katıldığım mesleki bir toplantıda çok genç bir meslektaşımdan duyduklarımın ne kadar acı olduğunu tahmin bile edemezsiniz?

“Ağabey. Tartışma listelerine (kutup-l – mail) bazen çok şey yazasım geliyor; ama çekiniyorum. Her an linç edileceğim korkusu var!”

Korkunç bir durum değil de nedir?

Ya takdiri hak eden başarılar hakkında ne yapıyoruz? Bizden olmayanın başarısını takdir etmiyoruz/edemiyoruz.

Uzun uzadıya anlatmaya ne hacet. Farklılıklarımızdan, aykırılıklarımızdan beslenemiyoruz…

Tanrı aşkına çok mu abarttım? Abarttıysam af ola…

*

Ve biz kütüphaneciler, bilgiyi toplumsallaştırmak için çaba gösteren emekçiler;

Kendi farklılıklarımızın bilinciyle, en aykırı düşüncelerde bile birbirimizi sahiplenip, fikirlerden beslenerek, yalnız bir topluluğun değil belki de Can’ım ülkemin makus talihini bile değiştirebiliriz!

Gargamel ve Azman’ın; kötülüğün sesini duydunuz mu? Hmmm…

Oysa bir gün iyi bir kütüphaneci olursak Şirinler’i bile görebiliriz…  

[1] https://www.wikizero.com/tr/%C5%9Eirinler_karakterleri_listesi

[2] https://www.wikizero.com/tr/%C5%9Eirinler_karakterleri_listesi

4 comments

comments user
mslmyurtseven

Aydın bey yorumunuz için teşekkür ederim. Şirinler metaforu üzerinden birşeyler karalamaya çalışmıştım. Belki ifade edememişimdir.

Kanımca herkes kendisinin “Gargamel”i, “Azman”ı ya da “Şirin Baba”sıdır. Bu açıdan kim hangi rolde olmak istiyorsa o olabilir.

Selamlar,

comments user
Aydın İleri

Yazıyla kütüphanecilerin yaşadıkları arasında bir bağ kuramadım. Kütüphanecilerin yazışma listelerinde kim kimi linç etmiş merak ettim?
Listelerde herkes özgürce yazabilir.
Görüşlerini paylaşabilir.

Kütüphaneciliğin Gargamel’i kimdir?
Azman’ı kimdir?
Şirin babası kimdi?

Kütüphaneciler farklılıklara saygılı mı?
Birbirine saygılı mi?
Mesleki makamlarda oturanlar o makamların kalıcı olmadığını bilmeli.
Oralara liyakatla, yenetekle gelmediklerinin farkında olmalı.
Atamayla gelenler atamayla giderler bu kuraldır.
Üç günlük dünya. Makamlar gider yarın insanların yüzüne bakacak olduğumuzu unutmayalım.

comments user
Fatih Kumsel

Bu güzel değerlendirme için tebrik ederim.
Geçenlerde katıldığım mesleki bir toplantıda çok genç bir meslektaşımdan duyduklarımın ne kadar acı olduğunu tahmin bile edemezsiniz?
“Ağabey. Tartışma listelerine (kutup-l – mail) bazen çok şey yazasım geliyor; ama çekiniyorum. Her an linç edileceğim korkusu var!”
Korkunç bir durum değil de nedir?

Yazının tam da burası için söyleyeceğim şey: Sevgili gençler Bizim mesleğimiz iletişim ve paylaşma üzerine kurulu bir meslektir. Yazmadığımız sürece, iletişim kurmadığımız sürece (linç korkusu yaşadığımız sürece) şirinleri göremeyeceğiz. herkes kendi duyacağı kadar konuşur ve kendi göreceği yerde yazarsa maalesef ortam gargamellere kalacaktır. Filmde de görmüyormuyuz. bir şirinin sıkıntısını tüm şirinler birlikte gideriyor.
her seferinde gargamel yeniliyor.
O yüzden gargamellerden korkmayınız
birlikten kuvvet doğar.

comments user
Aykut Bayraktar

güzel bir yazı olmuş Müslüm bey. tebrik ederim. selamlar.