“YAĞMACI” Yayınlar: Akademik Ahlaksızlık | Sezgin YILMAZ
[avatar user=”sezginyilmaz” /]
Sezgin YILMAZ
Ödünç Verme, Referans ve Elektronik Kaynaklar Sorumlusu/FMV Işık Üniversitesi Kütüphanesi
“Üniversitelerarası Kurul (ÜAK), Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın önerisiyle para karşılığı yayın yaptığından “yağmacı” (predatory) adı verilen dergilerde yayımlanan bilimsel makalelerin, akademik yükseltmelerde dikkate alınmamasını kararlaştırdı.”[1]
Bu konu ile ilgili 2014 yılında bir yazı kaleme almıştım. O yazımı da aşağıda aynı haliyle ekliyorum. Bu gelişme her ne kadar ülkemiz adına güzel bir gelişme olsa da, bilim camiası açısından aslında bir utanç kaynağıdır. Gelecek nesilleri eğiten, onlara mesleklerini anlatan, bilimi anlatan kişilerin böyle ahlaksız yollara başvurmaları düşündürücü olduğu kadar ürkütücü bir durumdur. Yapılan açıklamada durumun bizim ülkemize has olmadığı belirtilmiş ve birçok ülkede aynı durumun yaşandığı söylenmiştir. Bu durum ile mücadele konusunda diğer bilim denetleme kurumlarının da çalışmalar yaptığı fakat Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) tarafından alınan kararın ilk olduğu vurgulanmıştır.
Yaşanan tüm bu gelişmeler gösteriyor ki, bilim dünyası zorlama bir akademik üretim içerisine girmiş durumda. Nitelikten ziyade niceliğin önemli olduğu bir dünyaya girmek hiç şüphesiz ki bilim camiasında içten içe bir çürümeye sebep olacaktır. Bir müddet sonra üretim kısır döngüye dönecek ve sadece makyajlanmış araştırmalar ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bu noktada mücadelede en büyük pay bilim denetleme kurum ve kurullarına düşmektedir. Fakat bunun yanında kütüphanecilerin de bu konu ile ilgili yapabilecekleri çok önemli hareketler vardır. Bunun yanında özellikle akademik kütüphaneciler YÖK ve diğer akademik kurum ve kurullar tarafından gerekli desteği görmeleri halinde bu tip dergilere ve konferanslara yayın göndermek yerine, özgün ve nitelikli yayın üretimi konusunda akademisyenlere gerekli destek ve eğitimi verebileceklerdir.
Mücadele akademi seviyesinde mutlaka olmalıdır. Fakat asıl mücadele bunun gelecek nesillere sirayet edecek kronik bir hal almasını engellemek olmalıdır. Bu şekilde bir mücadele başlatılarak hem bu tip akademik ahlaksızlıkların önüne geçmiş olur, hemde, ülke genelinde eğitim sistemine ve sistem içerisinde ki tüm enstrümanlara dokunmuş oluruz. Bahsetmiş olduğum bu kapsamlı mücadelede ise, eğitim sisteminin içerisinde ki tüm personele ciddi görevler düşmektedir.
Yazımı sonlandırırken, bu tip toplumsal ahlakın bozulmasından kaynaklanan sorunları ancak işbirlikleri ile çözebileceğimizi ve öz eleştiriyi asla atlamamamız gerektiğini hatırlatmak ve kendi fikrim olan bir örnek ile sizlere veda etmek istiyorum;
“Üniversiteleri savaş gemileri olarak düşünelim. Akademisyen ve öğrenciler üniversitelerin silahlarıdır. Her ateş ettiklerinde bir yerlere iyi meslek elemanı, iyi yayın ve iyi akademisyen gönderirler. Güçlü savaş gemileri, üst düzey yöneticiler, iyi mühendisler, iyi akademisyenler gönderir her ateş ettiğinde. Kütüphaneler ise, bu gemilerin motorlarıdır. Bir savaş gemisi ne kadar iyi ve güçlü olursa olsun, eğer hareket kabiliyetini kaybederse eninde sonunda hasar görmeye ve batmaya mahkumdur. İşte bu yüzdendir ki, kütüphaneciler olarak bizler mesleğimizin bilincine varmak ve bu işi memur değil, eğitimci zihniyetiyle ve ciddiyetiyle yapmak zorundayız.”[2]
—————————————————————————————————————–
29.07.2014
Akademik Çeteler; Rant Her Yerde[3]
Bu sabah okumuş olduğum bir yazı beni gerçekten üzdü. Akademik hayatta yükselmek amacıyla parayla yaptırılan sahte, niteliksiz yayımlardan bahsediliyor yazıda. Çeşitli ülkelerin isimleri geçiyor. Söz konusu ülkeler ekonomik yapı olarak birbiriyle benzerlik gösteriyor. Pakistan, Malezya, Hindistan. İçi boş akademik yayınlar dünya literatürüne girmeye başlıyor. Bunun yanında ülkemizde etki değeri yüksek dergilerde yayınları olan akademisyenlere teşvik ödendiği biliniyor. Ve bilimsel hayatın gelişmesi için yapılan bu teşvik ödemeleri ne yazık ki bu hayata olumsuz etkiler sağlamaya başladı. Niteliksiz yayınların artması demek, bilimsel hayatın büyük yaralar alması demek.
Ben İstanbul Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi bölümünde okudum. Ve mesleğini çok seven bir Kütüphaneciyim. Bizim alanımızda da buna benzetebileceğim sorunlar var. Arşiv ihaleleri oluyor. Belediyeler, büyük veya küçük ölçekli firmalar arşivlerini düzene sokmak için arşiv firmaları ile anlaşmalar yaparak dönemsel veya kalıcı projeler alıyorlar. Bu sektörde öyle büyük paralar dönüyor ki, akademik hayata el atan bu sırtlanlar bizim sektörümüze de girdi. Profesyonel olarak yapılması gereken, bölüm mezunlarının yönetmesi gerektiği bu sektör müteahhitler tarafından, inşaat firmaları tarafından ele geçirilmiş durumda. Bölüm mezunu işini iyi yapanlar insanlarda bu firmalarda proje elemanı olarak görev almakta.
Ne yazık ki dünyada artık her şey maddi güce dayanmış durumda. “Money talk”. Para kazanmak için yazılmış makaleler türemeye başladı. Sadece prestij kazanmak için açılan şirket kütüphaneleri. Rafları dolu ama içi boş. Sadece para kazanmak için açılan üniversiteler. Mezunları düşünmeyi değil, para harcamayı öğreniyor sadece. İnşallah bu gidiş bir gün değişir. Tutkuyla çalışan akademisyenler artar. Eğitim için kurulan Üniversitelerimiz olur. Dünya’da ilk 1000’e giren üniversite sayımızda artış olur.
Yararlanılan Kaynaklar
[1] https://www.yok.gov.tr/Sayfalar/Haberler/yagmaci-dergi-yayinlarina-onlem.aspx
[2] http://sezgincebirbakis.blogspot.com/2017/04/referans-kutuphaneciligi-ne-icin-gerekli.html?m=1
[3] http://sezgincebirbakis.blogspot.com/2014/07/akademik-ceteler-rant-heryerde.html?m=1
2 comments