Peri’nin Dünyası | Cem ÖZEL @PinarAylin
[avatar user=”cemozel” /]
Cem ÖZEL
Kullanıcı Hizmetleri Yöneticisi/Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi
Sofie’nin Dünyası adlı kitabı okumuşsunuzdur. En azından duymuşsunuzdur. Ben bu kitabı okuduğumda üniversite yıllarımdaydım. Kitabın kapağı güzel, kalınlığı da nasıl diyeyim size, duvar örerken bir yere iliştirilmek için malanın kenarıyla vurularak ikiye bölünmüş yarım tuğlayı andırıyordu. Sofie’nin Dünyası, pek popülerdi o sıralar. Bir nesil, felsefeyi bu kitapla sevdi. 15. yaşgününü kutlamaya hazırlanan Sofie, bir gün posta kutusunda “Kimsin” yazılı bir not bulur. Bu sorudan hareketle, bütün bir felsefe tarihinde sorulmuş soruları ve cevapları, sürükleyici bir roman kurgusu içinde anlatır.
Norveçli yazar Jostein Gaarder tarafından 1991 yılına ait olan bu romanın İngilizce başlığı Sophie’s World idi. Türkçeye Sofie’nin Dünyası diye çevrildi. Baş karakterimiz Sofie’nin dünyası! Bilenler bilir, bu isim boşuna konulmamıştır baş karakterimize. Sofie, aynı zamanda felsefe kelimesinden esinlenilerek konulmuş bir isimdir: Philo”sophy”. Aslına bakarsanız felsefeye alerjisi olanları da kapsayacak bir sürü okurun dünyasına, Sofie’nin Dünyası çok sevimli bir giriş yapmıştır. Hâlâ okumayan varsa şiddet(sizlik)le tavsiye ederiz.
Aslında benim anlatmak istediğim bundan sonrası.
Bu kitabın hazırlanış şekli benim çok hoşuma gitmişti. Neden hoşuma gitmişti? Popülerliğin olumlu tarafından yararlanılarak birçok insanla felsefeyi bir şekilde buluşturmuş oldu da ondan. Şimdi bu şekilde bir kurguyla, popülerliğin de gücünü arkamıza alarak, farklı konuları ele alıp adeta bir seri haline getirmek mümkün. Buradan mesela tarihçilere bir kıyağımız olsun ve kitaplarının isim babalığını biz yapmış olalım. Kitabın İngilizcesi Tori’s World olsun. History’den esinlendiğim gayet açık sanırım; ancak ismini biz bulduğumuz için Türkçe olarak Tori’nin Dünyası demeyelim de, “tarih” kelimesinden esinlenip Tari’nin Dünyası diyelim. Koca bir dünya tarihini roman tadında okumayı kim istemez ki!
Şu sıralar okuduğum bir kitap var. Peri Masalı. Pınar Aylin’in ilk kitabı. İkincisi de pek yakında çıkacak. Pınar Aylin’in ilk kitabını da bu şekilde değerlendirebiliriz. Toplumsal gelişime de çok büyük katkıları olacak olan kişisel gelişim kitaplarına burun kıvıran ya da bir şekilde henüz tanışmamış olan okuyucu kitlesine bir roman tadında veriyor. Ben kişisel gelişim kitaplarına da çoğu zaman yer veririm. Bu nedenle Peri Masalı’nda hem güzel bir roman okuma keyfi yaşadım hem de kişisel gelişim konusunda daha önce okumadığım ya da okuyup da tekrar üzerinden geçme fırsatı bulduğum konulardan da oldukça faydalandım. Bu nedenle Peri Masalı’nı Sofie’nin Dünyası’na benzettim. Kitabın ismi bir de Peri’nin Dünyası olsaymış tam olurmuş.
Peri Masalı, kurgu olarak Hakan Günday’ın Kinyas ve Kayra’sına da benziyor. Bir bölüm dış dünyadan, ki bu roman kısmı oluyor; diğer bölüm ise roman kahramanımız Peri’nin roman içinde, iç dünyamızı yansıtan bölümüyle devam ediyor. Kısacası bir bölüm dış dünyadan bir bölüm iç dünyadan olmak üzere güzel bir sarmal yakalanmış kitapta.
Kitabın tanıtım kısmında Umberto Eco’nun Ortaçağ teolojsini romanlaştırma gücünün, Sofie’nin Dünyası’nda felsefede gösterildiği söyleniyor. Umberto Eco ile “Ortaçağ teolojisine”, Gaarder ile “felsefe”ye, Pınar Aylin ile “kişisel gelişim”e yelken açılan bu gizemli dünyalara, umarım tarih ve diğer bilim dalları gibi pek çok konu giriş yapar ve biz de bu serileri zevkle okuruz. Hep yazarlar okurlarını yönlendirecek değil ya, bi’ kere de biz, yazarları yönlendirmiş olalım. O kadar da burunlarından kıl aldırsınlar artık!
Yorum gönder