Hacettepe’den yağmacı dergilere karşı karar

Hacettepe’den yağmacı dergilere karşı karar

Hacettepe Üniversitesi Senatosu geçen yılın sonunda aldığı bir kararla, yağmacı (predatory) dergilerde yapılan yayınların ve bu tür dergilere verilen hizmetlerin atama ve yükseltme değerlendirilmelerinde hesaba katılmayacağını duyurdu.

Predatory journal” ifadesi son yıllarda gitgide artan, bilimsel niteliği düşük, hakemlik denetimi ya çok zayıf olan ya da hiç olmayan, gönderilen her makaleyi para karşılığında basan bir akademik yayıncılık tipini tanımlıyor. Türkçe karşılık olarak yağmacı, istismarcı, şüpheli, korsan gibi nitelemeler kullanılıyor.

Yağmacı dergileri engelleme çabasını bir sansür gibi düşünmemek gerekir. Bu tür dergileri dolduran yayınların neredeyse tamamı bilimsel vasfı çok çok düşük, metodolojisi zayıf, bilimsel literatüre katkı yapmayan, hatta intihal yaparak üretilmiş makaleler veya tebliğler. Bilimsel ciddiyete sahip hiç bir dergideki editörün veya hakemin onay vermeyeceği karalamalar.

Yağmacı dergilerin yayın hacminin artmasının en önemli sebeplerinden biri, araştırmacıların çok ve hızlı yayın yapma baskısına tabi tutulması. Eğer işin ucunda akademik yükselme ve onun sonucu olan bir kazanç varsa, köşedönücü bir akademisyen, kesenin ağzını açıp niteliksiz yayınları ardarda sıralayarak bu amaca erişmeye çalışabiliyor. Akademik yayın teşvikleri de, beklenmedik bir yan etki olarak, bu niteliksiz yayınları teşvik edebiliyorlar.

Yağmacı dergiler ile etkisi düşük, alt sınıf dergileri karıştırmamak gerekiyor. Düşük etkili dergilerin yayına kabul kriterleri daha geniş olabiliyor, ama yine de akademik yayın ahlakına sadık kalarak, sağlıklı bir hakem denetimi ve bilimsel nitelik denetlemesi yapabiliyorlar. Yağmacı dergilerin ise tek amacı kazanç sağlamak. Mesela, bu blogda daha önce konu ettiğimiz “Energy Education Science Technology” dergisi, yağmacı dergilerin Türkiye kaynaklı iyi bilinen bir örneğidir.

Hacettepe Üniversitesi Senatosu, yağmacı dergilerin özelliklerini şöyle sıralamış:

Herhangi bir nitelikli hakemlik süreci olmaksızın, yayınların ücret karşılığında yayımlandığı bu tür “istismarcı” açık erişimli dergi ve kitapların ayırt edici özelliği yayına kabul edilen makalelerin basımı için, önceden bilgilendirme yapılmaksızın para talep edilmesidir.

İstismarcı dergi, kitap ve etkinliklerin diğer bazı özellikleri ise şu şekildedir:

  • Editörler kurulu ile ilgili doğru olmayan bilgiler yer alabilmektedir.
  • Genellikle bilinmeyen veya uydurma etki faktörü ile kabul görmemiş indekslerce tarandığı ifade edilmekle birlikte bazıları bilinen indekslere girebilmektedir.
  • Yazar ve katılımcı -başka bir deyişle “müşteri” sayısını artırmak amacıyla dergi, kitap ve etkinliklerin ilgi alanı ve kapsamı çok geniş olabilmektedir.
  • Dergi, kitap ve etkinliğin ismi birden fazla bilim alanını kapsayan jenerik bir isim olabilmekte ve/veya “International”, “European”, “Science” gibi tanıdık dergi izlenimini veren sözcükleri içerebilmektedir.
  • Bir sayıda aynı yazarın birden fazla makalesi yayınlanmakta ve olağandan çok sayıda makale aynı sayıda yer alabilmektedir.
  • Dergi ve kitaplarda yayımlanan makalelerde, ciddi bir hakem denetiminden geçmediklerinin delili olabilecek, bilgi, imla ve ifade hataları yer alabilmektedir.
  • Dergiye makale gönderilmesini sağlamak için rahatsız edici “ticari” taktikler uygulanmaktadır.

“İstismarcı” dergi ve kitaplarda yayın yapılması bilim hayatının yozlaşmasına, gelecek kuşaklara kötü örnek olunmasına yol açmaktadır. Maalesef bazı akademisyenler bu yola başvurarak tuzağa düşmektedirler.

Yağmacı dergileri ilk bakışta tanımak zor olabiliyor. Çoğu durumda derginin birkaç sayısına göz gezdirmek, aradan rastgele bazı makalelerin içeriğine bakmak, yukarıdaki listedeki kriterleri kullanmak faydalı oluyor. Ama bazıları çok iyi makyaj yaptıkları için yüzeysel bir bakış yeterli olamayabiliyor. University of Colorado, Denver’da öğretim üyesi olan kütühanecilik uzmanı Jeffrey Beall, 2010’da “yağmacı açık erişimli dergiler” (predatory open-access journals)terimini ortaya attı, bunların tehlikelerine dikkat çekti, ve web sitesinde yağmacı dergilerin bir kara listesini oluşturmaya başladı. Binden fazla dergi adı içeren bu liste birkaç yıl boyunca akademik camianın en önemli kaynaklarından biri oldu. Ancak 2018 Mayıs’ında Beall listeyi yayından çekti, web sayfasını boşalttı. Bunun kişisel bir karar olduğu ilan edilse de, çeşitli baskılardan ve büyük yayıncıların dava tehdidinden kaynaklandığı söyleniyor.

Beall kenara çekilmiş olsa da, Beall’in listesi beallslist.weebly.com adresinde bağımsız bir grup tarafından tekrar yayına alındı. Anonim kullanıcılar, gerektikçe listeye eklemeler yapıyorlar. Tabii bu listeyi tartışılmaz bir otorite olarak değil, dikkatli olma konusunda bir uyarı olarak görmek gerekli.

Senato kararı şu paragrafla son buluyor:

Hacettepe Üniversitesi Senatosu yukarıda özellikleri tanımlanan “istismarcı”, açık erişimli dergi, kitap, konferans, kongre, sempozyum, kurultaylar kapsamında yapılan yayınların ve üstlenilen editörlük, editör yardımcılığı, yayın kurulu üyeliği, konferans düzenleme ve bildiri sunma gibi görevlerin, akademik kadrolarda yapılacak olan atama, yükseltme ve görev uzatmalarında hiçbir şekilde değerlendirilmeyeceği ve lisansüstü programlarda yerine getirmek zorunluluğu olan yayın şartları için kullanılamayacağı yaklaşımını benimsemektedir.

Hacettepe Üniversitesi bünyesinde açık bilim, açık erişim, yayıncılık sahtekârlıkları sorunlarına kafa yoran seçkin bilimcileri içtenlikle tebrik ederim. Dilerim bu karar bütün üniversitelere emsal teşkil eder.

Daha fazlası için okuma-dinleme tavsiyeleri:

3 comments

comments user
Objektif

Meslekiçi dergilerde gruplaşmalar başladığı için insanlar predatory dergilerin kucağına atıldı. Şimdi gelipte neden insanlar oralarda yayın yaptı diye suçlamaya hakkınız yok.

Editörün sevdiği kişinin veya arkadaşının makalesinin hiç okunmadan yayınlandığı, editörün sosyal adresinde olan tüm arkadaşlarının makalelerinin yayınlandığı, gıda mühendisinin bile tkd de yayın yapabildiği bir düzen içerisinde, hakem raporlarının hiç yollanmadığı, çoğu zaman makalenin red edildiğinin bile zor öğrenilebildiği bir meslek içinde yaşıyoruz. İnsanlara sürekli yeni kriterler gelsin diye uğraşıyor belirli bir grup. Çünkü kendilerinden başka kimseye ilan çıkmasın ve yeni bby bölümleride dahil kendi insanlarını yerleştirmek istiyorlar. Bu safsataları bırakın, dürüst ve objektif olun..

comments user
Aylin Bilgin

*Artık Master mezunu olmanın çok fazla yeterli olmadığı; birçok kadronun Doktoralı kişilerce ancak kazanılabildiği görülmüştür. Ülkemizde Referans sisteminin geldiği nokta çok iyi bilindiğinden dolayı da, artık bu tarihten sonra daha çok mücadele olacağı açıkça bellidir.

*BBY Master ve Doktora mezunu birisinin (10 yıllık mezun) ‘doktor öğretim üyesi’ olamadığı; Öğretim Görevlisi olabildiği bir meslek içerisinde olmak artık cadı kazanında olduğumuzun göstergesidir.

*Atamalara bağlı bir şekilde artık mesleğimiz düşüş grafiğine girmiştir. Bunun yanında Özellikle meslek dergilerinde ahbab-çavuş ilişkisinin artık ayyuka çıkmasından dolayı; birçok kişi doktora bitirse bile doçentlik konusunda mecburen alan dışı dergilere yönlenecektir. Bu konuda bir an önce, meslekiçi dergiler şöyle bir silkelenmeli ve daha adil yöneticiler göreve gelmelidir.

Saygılarımla…

comments user
Sevgi

Turk Kutuphaneciligi , Bilgi Dunyasi, Dtcf Dergisi, Arsiv dunyasi vb. meslekici dergilerde makalelerinin objektif degerlendirilmesini isterler. Artik ayyuka cikmis bir durum icerisinde acikca hacettepede docent asistan olan veya onlar tarafindan desteklenen kisiler surekli ayni yayinlari yapmaktalar. Ne turnitin ne de etik diye bir anlayis onlari durdurmamakta ve kadro almaktalar. Boyle giderse artik o dergiler magazin dergisinden ileriye gidemez. Kimse kendisini kandirmasin.