Tek kaşımı kendim aldım!| Cem ÖZEL

Tek kaşımı kendim aldım!| Cem ÖZEL

[avatar user=”cemozel” /]
Cem ÖZEL

Kullanıcı Hizmetleri Yöneticisi/Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi

Her alanda olduğu gibi bizim meslekte de giyim, kuşam  ve tarz konusu önemli. Belli bir tarzımızın olması ve az da olsa modanın takip edilmesi bizim için de kıymetli kriterlerden biri olmalı. 

Önümüzde Atatürk gibi şık bir ulu önder örneği duruyorken biraz da işin bu yönüne ağırlık vermeliyiz diye düşünüyorum. Atatürk sadece erkekler için bir idol değil kadınlarımız için de bir idoldü.

Yıllar itibariyle mesleğimizde gözlemlediğim bazı durumları paylaşmak isterim:

Mesela artık beyaz çorap giyme durumundan kurtulmalıyız. Az da olsa görüyoruz.

Kıravat olayına da değinmek isterim. “Kıravat seçimi, kıyafetimize uymalı” argümanının yanı sıra, kıravatı taktığımızda gömleğimizin son düğmesi açık oluyor ya hani, bu nedenle kıravat sağa ya da sola kayabiliyor ya, işte o hiç çekilir bir görüntü olmuyor. Karşınızdaki kişiye ne anlatırsanız anlatın, gözünüz o kıravatın içler acısı durumuna kayıveriyor.

Kıravattan başka bir konuya gitmeden yine sık karşılaştığımız bir durum da şu ki, çizgili gömleğin üzerine yine bir çizgili kıravat, görsel açıdan hiç iyi durmuyor. İki gün üst üste aynı kıravatı takmak da kötü bir intiba bırakabiliyor.

Kemer ve ayakkabı uyumuna da pek dikkat edildiği söylenemez.

Kadın meslektaşlar da neden daha şık olmasın! Büyük toplantılarda, daha çok, veritabanı temsilcilerinin şıklığı göze çarpıyor. Genelimize yayılması temennisiyle.

Bu durumun, mesleğimizin pek değinilmeyen; ama bence önemli konulardan biri olduğunu düşünüyorum.

Yüz bakımı da bir o kadar önemli. Yine kendimden örnek vereyim. Eskiden çok önemsemiyordum; ama gördükçe farkettim ki, erkeklerdeki tek kaş yerini eş başkan misali eş kaşlılığa bırakmalı. Zira ben, tek kaşımı kendim aldım.

Mesleğimize de uyarlayacak olursak, “çirkin kütüphaneci yoktur, bakımsız kütüphaneci vardır.

5 comments

comments user
herkesgidertersinebengiderimmersine

Giyimden ziyade verdiği hizmetin güzelliği (güler yüz- karşıdakini dinleme-sabırla cevap verme-yardımcı olma vb.) daha mühimdir. (Temizlik başka şeydir, giyim başka)

comments user
art historian

@sayın köşe yazrı

eyvallah, deneme yazıları tabi ki yazılabilir. ama bağlam konusunda sıkıntılar var. “tek kaşımı kendim aldım”, “çirkin kütüphaneci yoktur, bakımsız kütüphaneci vardır” gibi populer söylemleri değiştirerek sanırım ilgi çekici hale getirmeye çalışıyorsunuz. fakat bunlar içi boş kavramlar.

ağırlıklı olarak bilimsel yazılar yazarsanız daha ilgi çekebilir. Örneğin; fake news, bilginin yayılması, bilgi arama davranışları veya meslek dışı konular. örneğin evrim, bilim tarihi, dünya tarihi, coğrafya vb.

ii çalışmalar.

comments user
Eren

Sanki kütüphanecilerin tek derdi giyim kuşa! O kadar çok sıkıntılarımız var ki, taşradaki kütüphanelere gelin lütfen. Bizim kütüphanecilik yaşamımız sizin ki gibi neşeli değil ne yazık ki. İşten anlamayan, emekliliğini bekleyen, sorumsuz, dinamikliğini yitirmiş yöneticilere her gün kelam anlatmak çok zor. Personel yetersizliğinden dolayı her işin sizin üstünüze kalması da cabası. Saygılar

comments user
Asım

Hizmet verdiğimiz kesimin veya bize verilen değerin karşılığını vermekte meslektaşlarımız. Kütüphaneye giripte “arkeoloji kitabı arıyorum, hangi rafta? Bu koca kütüphanede bu kaynak nasıl olamaz? Saat 8:32 kütüphane nasıl açılmamış’ v.b. günlük rutin durumuna gelince ve 13 yıllık doktoralı bir kütüphaneci olarak (akademik kadro bulamadım, niye bulamadığımı söylememe zaten gerek yok) 3900 tl maaş ile geçinmeye çalışınca kusura bakmayın cem arkadaşım, öyle kolay olmuyor giyim kuşam şeyleri. Çocuğumuza umut ederek yaşamı yaşıyoruz.

comments user
Ebru

Sayın ÖZEL,
Yazınızda değindiğiniz konuya sonuna kadar katılıyorum. Hem taşrada hemde Ankara’da görev yapmış biri olarak elimde olmadan kıyaslama yapıyorum. Taşra kütüphanelerinde insanlar giyimine kuşamına daha dikkat ediyor. özellikle Ankara’daki toplantılara geldiğinde kesinlikle yeni kıyafetler alıp özeniyorlar. Sonuçta Başkente geliyorlar. Ne yazık ki aynı özen Ankara’da yok. İnsanlar üç günlük sakal, kot, ütüsüz tişörtle geliyorlar. Uyarmasak eşofmanla gelecekler. Bence personelin önce kendine öz saygısı yok sonrada halka. Kravatı bırak tıraşlarını olasalar yeter.
Kaleminize sağlık