Tabandan tavana veritabanları | Cem ÖZEL
[avatar user=”cemozel” /]
Cem ÖZEL
Kullanıcı Hizmetleri Yöneticisi/Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi
“Bu başlığı çok mu aradın?” diye sorabilirsiniz. Çok aramadım; ama üzerinde biraz uğraştım. Tabandan kastım veritabanlarının başladığı yer, tavan ise şu anda geldiği nokta (Cümlenin sonu “nokta” kelimesiyle bittiği için “.” koymadım. Karakter israfı yapıp değerli zamanınızı almak istemem.) Kısaca söylemek gerekirse tarihine tanıklık ettiğim veritabanlarının başlangıcından günümüze neler yaşadığını kendi potamda erittiklerimle anlatmaya çalışacağım.
“Saftirik’in 11. Serisi mi? Dün benim raflarımın arasında gördüm. Odandaki masanın üzerine koydum Pamiracım.”
“Su mu?”
“Mutfağın yerini biliyorsun. Suyunu kendin de alabilirsin canım.”
(Kusura bakmayın, bi’ yandan da kızıma laf yetiştiriyorum.)
Veritabanlarını ilk tanıdığımda CD’lerin içinde bir hazine gibiydiler: bilgi hazinesi. “Tower” denilen ve birden fazla CD-Rom’un takıldığı bilgisayar kasalarının içinde tıkış tıkış yaşıyorlardı. Kıyamam yaa!
İlk tam metinli makalelerin Dos ortamında mavi üzerine beyaz harflerle yazıldığını hatırlıyorum. Sene 99 olmalı. Tam metinleri diskete kaydederdik. Öğrencilere nasıl diskete kaydedeceklerini gösterirdik.
Sonra Internet girdi hayatımıza. Önce özler taşındı bu ortama sonra tam metinler. Uzaktan erişimle de her yerden erişim dönemi başladı.
O zamanlar veritabanı demek EBSCO (ELTON B STEPHENS CORPORATION) demekti. Sana yağ, Selpak gibi. Sonra çeşit arttı. Renkli renkli, çeşit çeşit, konulu veritabanları. Kimisi “en günceli bende bulursun” dedi. Kimisi “benim yeni yetme bilgilerle işim olmaz, ben daha çok eski yayınları veriyorum” diyerek güncellere hava attı. Bu furyayla birlikte veritabanı sayısında bir artış oldu. Onarlı onarlı klasörlere taşıyıp tek bir klasörden taramamızı sağlayan bir ürünle tanışmıştım 2006’nın sonlarında: Metalib. Ondan sonra da Google’dan etkilenen sektör, web keşif araçlarını piyasaya sürdü. Artık Google mantığında, makaleleri de, dergileri de, kataloğu da tek bir arayüzden tarayacaktık. Her şeyin bir kutucuktan taranması devri.
Sonraları veritabanları da akıllanmaya başladı. 2014’te TK’da “Dost Teknoloji” başlıklı yazımda da bahsetmiştim. Siz bir makale tararken, dört beş tane de kendisi tavsiye ediyordu: “Şunlara da bakabilirsin, belki ilgini çeker.”
Bu süre zarfında aklımda kalan bazı sorunlar yaşamıştık. Örneğin bir veritabanında tıpkı basım özelliği tam oturmamıştı. Makalenin başlığı bir önceki makalenin bittiği yerde örneğin sayfanın ortasında başlıyordu. Bunları veritabanı sağlayıcılarına düzelttirdik. Bir diğer sorun da 11 Eylül saldırılarında gerçekleşmişti. Saldırılar olduktan sonra EBSCO veritabanına 6 saat erişememiştik. Yanlış hatırlamıyorsam ana “server”lar İkiz Kulelerdeydi. Onlar da yıkıldı; ama Boston’da yedekleme yaptıkları için 6 saat sonra erişim yeniden sağlandı.
Bu aralar bir de makalelerin sadece PDF olmalarından kaynaklanan bir sorun yaşanıyor. Eskiden PDF’ten önce, makalelerin html sayfaları vardı. Başı sonu belli olup; ama aralarındaki sayfaların nerede başlayıp bittiğini görmek olanaksızdı. Yararlanacağınız vakit, sayfa numarası veremiyordunuz. PDF’in yani tıpkı basımın çıkması bu sorunu ortadan kaldırdı. Artık PDF revaçta. Her ne kadar kimi veritabanları makalelerin hem PDF’ini hem de html formatlarını verse de bazıları sadece PDF vermekle yetiniyorlar. Sadece PDF olmasının da bazı sakıncaları var. Zaman zaman scan edilerek ve sadece salt okunabilir özelliği nedeniyle kolay kolay alıntı yapılamıyor. Bir de şunu söylemek isterim ki, artık metin çevirme sistemleri günden güne gelişmeye başladı. Örneğin Chrome kullanıp da İngilizce bir makalenin html versiyonunu sağ tıklayarak doğrudan Türkçeye çevirebiliyorsunuz. Yabancı dille sorun yaşayan kullanıcılar için büyük bir imkan; ancak bu imkanın kullanıcılara sunulabilmesi için sadece PDF veren veritabanlarının eski düzene dönüp makalelerin html versiyonlarını da vermeleri gerekmektedir. Bizden söylemesi.
Bir de veritabanı kelimesine değinmek istiyorum. TDK Sözlüğü’nde bu kelime “veri tabanı” diye ayrı yazılıyor; ama bi’ türlü bu iki kelimeyi ayrı yazmaya elim varmıyor. O yüzden bile bile veritabanı yazmaktan çekinmiyorum. Efendiler! Bu iki kelimeyi birbirinden ayırmayın.
Diğer takıldığım bir husus da veritabanı denilince sanki işlenmemiş ham bilginin bu kaynaklarda yer aldığıdır. Gayet de işlenmiş verinin çok ötesinde makaleler içerdiği için veritabanı ifadesinin de yetersiz olduğu düşüncesindeyim. Bilgitabanı mı desek acaba?
Benim veritabanlarıyla münasebetim bu şekildeydi. Herkesin farklı tecrübeleri olmuştur mutlaka. Belki kimilerini gaza getiririm de kendi yaşadıklarını da bu ortamda bizimle paylaşırlar.
“Hadi baba.”
“Bitti kızım. Geliyorum.”
Çocuk işte. Sürekli ilgi istiyor.
1 yorum