TKD Başkanı Ali Fuat Kartal-Ağaç yaş iken eğilir, ya çocuklar?
Halkımız tarafından yaygın bir şekilde kullanılan “Ağaç yaş iken eğilir” atasözü, bize küçük yaşlarda insan hafızasının ve kavrama yeteneğinin, henüz tam olarak şekillenmediği için insanı eğitmenin daha kolay olduğunu anlatıyor. Peki, çocuklarımızı nasıl eğiteceğiz? Onların kişiliklerini yok sayarak, ağaç gibi eğip bükerek, kafamıza göre mi biçimlendireceğiz, yoksa “düşünen insanı” yetiştirmeyi mi amaçlayacağız?Aileden başlayan çocuk eğitimi, eğitim kurumları ile şekillenerek, kütüphaneler aracılığı ile yaşam boyu sürer. Okul eğitimi bireylere fırsat eşitliği içerisinde eğitimin ve öğrenmenin yaşam boyu sürecek bir kişisel etkinliğe dönüşmesini sağlamakla yükümlüdür. Yaşam boyu öğrenmede bireyin eğitim kurumları aracılığı ile kazandığı okuma alışkanlığının yanı sıra kütüphaneler de bu sürecin vazgeçilmez kurumlarının başında geliyor.
Çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için öncelikle birer birey olduklarını unutmadan, onların dili ile iletişim kurarak, okumayı bir yaşam biçimine dönüştürebilmesi sağlanmalı. Bunun için öncelikle çocuğun eğitiminden sorumlu öğretmenlerin de çocuk psikolojisi ve eğitimi konusunda sürekli bilgilendirilmesi gerekiyor.
Çok amaçlı öğrenim merkezi olarak tasarlamalıyız
Çocukları kütüphanelere çekmek ve oradan gerektiği gibi yararlanmalarını sağlamak için ne yapmalıyız? Öncelikle okul kütüphanelerini, okulun vazgeçilmez bir parçası olarak düşünüp ona göre kurgulamalıyız. Kütüphaneleri sadece kitapların olduğu yerler olarak değil, çok amaçlı öğrenim merkezi olarak tasarlamalıyız. Okul kütüphanesinin gerçek işlevini yerine getirmesi ancak kütüphanecilik eğitimi almış, kütüphaneci ile mümkündür. Aksi taktirde kütüphane kurmanız çok fazla anlam ifade etmez.
Kütüphanecinin, öğretmenler ile işbirliği yaparak öğretim yılının başında hazırlayacağı “kütüphane etkinlik programı” çocukların bilgilerini artırmasına, birlikte iş yapabilme becerilerinin gelişmesine ayrıca sosyalleşmelerine ve kütüphane kullanma alışkanlığı kazanmalarına yardımcı olur. Çocukların kütüphaneye üye yapılması, ödünç kitap almaları, kitabı zamanında teslim etmeleri ve kütüphane kullanma kuralları gibi süreçleri öğrenmeleri, geleceğin okurunu ve okuyan bireyini yetiştirmek açısından son derece önemli.
Kütüphanede kendilerini eşit ve özgür hissetmeliler
Kütüphanelerde güncel ve kaliteli yayınların bulundurulmasının yanı sıra iletişim teknolojilerinin her türlü olanaklarının çocukların kullanımına açılması gerekir. Ayrıca en az kitaplar kadar önemli bir konu da çocuklara kütüphanede sosyalleşme alanları yaratarak kendilerini orada eşit ve özgür hissetmeleri sağlanmalı. Böylece kütüphanelere ilgilerini arttırabiliriz.
Çocuklarımıza kitap okumayı sevdirmek için, çocuk yayıncılığının son derece zenginleştiği günümüzde ebeveyn olarak sıfır yaşından başlayarak çocuklarımıza özel zaman ayırarak onlara yaşına uygun kitaplar okumalıyız. Evimizde imkânlarımız dahiline bir kitaplık oluşturmalıyız. Çocuklarımız için alacağımız kitapları onlarla birlikte almaya özen göstermeliyiz. Her kitabı eve alamayacağımızı, bunun için kütüphanelerin olduğunu, kütüphaneye üye olarak bu imkâna kavuşabileceğini çocuğumuza anlatmalıyız.
“Oku” diye uyarmak yerine, çocuklara rol model olmalısınız
Çocuğu sürekli kitap okuması yönünde uyarmak yerine kitap okuyarak ona rol model olmalıyız. Çocuğun yaşına uygun bir dergiye abone olabiliriz ya da kütüphanelerden bu dergiyi izlemesini sağlayabiliriz. Öğretmelerimiz kitap okumanın öğrenim sürecinin bir parçası olduğunun bilincine vararak, çocuklarımızı kitap okumaya yönlendirecek yöntemler geliştirmeliler.
Çocuklar okuma alışkanlığı kazanma süreçlerinde belirli bir aşamaya gelinceye kadar hoşlandıkları türde kitap okumalarına engel olunmamalı. Sonuç olarak yapboz tahtasına çevirdiğimiz ezberci eğitim sistemimizi okumaya, araştırmaya yönelik yeniden kurgulamalıyız.
Yorum gönder