Kent Müzesi Olmayan Başkent-Feridun Büyükyıldız
Google’da Kent Müzesi kelimeleri ile arama yaptınız zaman karşınıza 440.000 sonuç çıkıyor. Durum onu gösteriyor ki “Kent Müzesi” kavramı ülkemize yabancı değil ancak Ankara’yı yönetenler için çok yabancı bir kavram. Elazığ Kent Müzesi, Mardin Kent Müzesi, Bursa’nın İnegöl ilçesinin Kent Müzesi ve hatta Gaziantep Mutfak Müzesi kent hayatında çoktan yerini almış durumda. Ankara da ise fıskiyeler, şelaleler, hatta atnalı üst geçitler, balkonumuzdan içeri girecek kadar hayatımızın içinde iken, “Kent Müzesi” kavramı hayatın dışındadır. “Kent Müzesi Yönergesi” vardır, kendisi yoktur.
Yönerge: “ Kent müzeleri, binlerce yıllık geçmişleri ve üzerinde yaşadığımız toprakların ev sahipliği yapmış olduğu uygarlıkların yaratmış olduğu kültürel birikimin taşıyıcısı olan kentlerimizin, bu uygarlıklardan kendi payına düşen mirası, modern müzecilik anlayışları doğrultusunda, bugünkü kuşaklara taşıyabilmektir.” Der demesine ancak, Ankara’nın geleceğe taşıyacağı miras yokmuş gibi davranılır.
Ankara Kalkınma Ajansı “Çubuk Kent Müzesi”nin açılması için 1 milyon 300 bin TL ödenek ayırırken başkentin kent müzesi ise Ankara Valiliği tarafından 2009 yılından bu yana bir “komisyona havale” vaziyetinde beklemektedir. Komisyonun üyeleri bellidir, yeri bellidir, yurdu bellidir ancak aradan yıllar geçmesine rağmen Ankara Kent Müzesi ortada yoktur.
Bu kentin anıları ortalığa saçılmış durumdadır. Antika pazarlarında, tezgâhta satılan siyah beyaz resimlerin peşine düşmezseniz o anıları bulamazsınız. Akla gelmeyecek kurumların arşivlerine, tozlu raflarına girmezseniz gün yüzüne çıkaramazsınız. Şehrin orta yerindeki koskoca kayıp antika havuzu yıllarca aradık da, EGO’nun hurdalığında bulmadık mı? Arada bir siyah beyaz Ankara resimlerini alışveriş merkezlerinin orta yerinde görür geçeriz. Bu şehrin anıları, geçmişi, birkaç siyah beyaz fotoğraftan ibaret değildir.
Ankara kartpostalları, Ankara pullarını, Ankara takvimleri, hatta Ankara belediye otobüsü biletlerini en son nerede toplu halde görebildiniz, keyifle gözden geçirdiniz? Adı Ankara olan makarnalardan, viskilere kadar değişik ürünleri yan yana görmek bir kentin hafızasını canlı tutmak değil midir? Bursa’nın ana caddelerinde “Kent Müzesine gider” tabelalar dururken, Ankaralının gezeceği, gezerken anılarını bulabileceği bir kent müzesi maalesef yoktur. Komisyona havale edilmiş vaziyette beklemektedir.
ODTÜ, Mimarlık Fakültesi 50 yıllık birikiminin değerlendirilmesi için kendi imkânları ile “Ankara Araştırma Birimi” kurdu. “Kent Tarihi Sergisi” gibi sergiler, “Ankara Kenti Rehberi” gibi Kitaplar yayınladı. Ankara Kent Müzesi için alt yapı oluşturma çabasında. Başka bir Üniversite, Atılım Üniversitesi ise kent arşivinin eksikliğini görerek “Ankara Dijital Arşivi” oluşturmak için imkânlarını seferber etti. “Tarım Müzesi”ni kuran, Bartın’da “Kemal Samancıoğlı Etnografya Müzesi”ni kuran, “Demir Yolları Müzesi”ne yıllarını veren, en son “Süzgeç Su Müzesi” kurmak için uğraşan Müzeci Servet Sarıaslan Ankara’da yaşıyor.
Ankara’nın “Kent Müzesi” kuracak değerleri de, üniversiteleri de, isteği de vardır.
Bir kentin hafızasını canlı tutmak o kentin geçmişine olan saygı kadar kendimize olan saygımız ile de ilişkilidir. Şehirle bütünleşmiş, geçmiş tüm anıları üzerinde barındıran her türlü objenin sergileneceği bir Kent Müzesi”nde gezmek, Ankara’da yaşayan herkesi heyecanlandıracaktır. Başkentin anılarının yok olması demek, giderek kimliksiz bir hâl alması anlamına gelir. Anıları işporta tezgâhlarına düşmüş bir kent yerine, değerlerini korumasını bilen bir başkentte yaşamak hepimizin hakkıdır.
Kaynak: Feridun Büyükyıldız
Yorum gönder