8 Eylül Dünya Okuma Yazma Günü
Ulusal Yayıncılık İzleme Komitesi Eşbaşkanlığı görevini yürüten Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdür Yardımcısı Ümit Yaşar Gözüm, Türkiye’de yayıncılık sektörünün gelişmesi ve yayının da çeşitlenmesine bağlı olarak okuma kültürünün de çeşitlenmesiyle yeni bir okur kitlesinin ortaya çıktığını belirterek, ”Yeni okur kitlesi geçmiş dönemlerin aksine edebiyat ağırlıklı bir okur kitlesi oluşturuyor” dedi.
Dünya Okuma Yazma Günü dolayısıyla Türkiye’de okuma kültürü hakkında değerlendirmelerde bulunan Gözüm, son yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kütüphanelerin yeniden halkla buluşması yönünde çalışmalar yaptığını söyledi. Gözüm, çağın gereği olarak depo kütüphane anlayışından, ihtisaslaşma kütüphanelerine ağırlık verildiğini ve ülke genelindeki kütüphanelerin koleksiyonlarının güncellendiğini bildirdi.
Ümit Yaşar Gözüm, ”Özellikle geçtiğimiz iki yılda kurduğumuz edebiyat müze kütüphaneleri, okumaya ve araştırmaya yönelik kurumsal yapılanmanın da temellerinden birisini oluşturmaktadır. Aynı zamanda bakanlığımıza bağlı yaklaşık bin 120 civarındaki kütüphanenin kurumsal olarak güçlendirilmesi, fiziki yapılarının iyileştirilmesi ve aynı zamanda kütüphane koleksiyonlarının günümüz yayınlarıyla buluşturulması yönünde çok ciddi çalışmalar yürütülmektedir. Bunları dikkate aldığımızda bir okuma kültürünün oluşmasına yönelik kamunun altyapı çalışmalarını hızla hazırlamakta olduğunu söyleyebiliriz. Bu çalışmaların uzun ve sürekli olmasında fayda görüyoruz” diye konuştu.
”Okuma kültürünün kurumsallaşması için kamunun desteği olmalıdır”
Kamunun ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının sektörle işbirliğiyle okuma kültürüne yönelik çalışmalar yapmasının söz konusu olduğunu dile getiren Gözüm, ”Ancak şunu kabul etmeliyiz ki bu okuma kültürünün oluşması tek taraflı bir eylem değildir. Okuma kültürünün kurumsallaşması için mutlak suretle kamunun desteği olmalıdır ama kamunun tek başına bir okuma kültürü oluşturması mümkün değildir. Onun için sektörün bütün taraflarının yani yazar, yayıncı, nihayetinde kitabevi, sivil toplum kuruluşlarının kamu ile birlikte bir okuma kültürü oluşmasına zemin hazırlaması öncelikli hedef olmalıdır” şeklinde konuştu.
Yayıncılık sektörünün gelişmesi ile yayınlarda da bir çeşitlilik ortaya çıktığını dile getiren Gözüm, ”Bu durum da yeni bir okur kitlesini ortaya çıkardı. Bu yeni okur kitlesi geçmiş dönemlerin aksine edebiyat ağırlıklı bir okur kitlesi oluşturuyor” dedi.
”İnternet okuma kültürünü olumsuz etkilemedi”
İnternetin yaygınlaşmasının okuma kültürünü olumsuz etkilediği yönündeki görüşlere katılmadığını kaydeden Gözüm, ”Elektronik ortam mevcut klasik okur kitlesine yeni bir okur kitlesi kattı. Genç neslin özellikle elektronik ortamda okuma kültürünü yakalaması ya da e-yayın kültürüyle büyüyor olmasıyla yepyeni bir okur kitlesinin de oluştuğunu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Önceki dönemlerde televizyon için de ”okuma alışkanlığını yok etti” şeklinde bir algı oluştuğunu anlatan Gözüm, iletişim araçlarında kitlelerin yararlanabileceği, aydınlanabileceği ve bilinçlenebileceği seviyede geliştirme ve ona göre program içerikleri hazırlanma durumunun ortaya çıktığını bildirdi. Gözüm, ”Eğer bir eksiklik varsa televizyonda ya da internette değil, eksikliği içerikleri oluşturanlarda aramakta fayda var” dedi.
Türkiye Okuma Kültürü Haritası
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın geçtiğimiz yıl yaptırdığı araştırmayla ”Türkiye Okuma Kültürü Haritası” çıkardığını anlatan Gözüm, Cumhuriyet tarihinde böylesi önemli bir çalışmanın ilk defa yapılmış olmasının üzüntü verici olduğunu söyledi.
Gözüm, bu tür anket çalışmalarının bir periyota bağlanarak süreceğini belirterek, böylece önümüzdeki yıllarda yapılacak araştırmalarla Türkiye’nin okuma kültürü haritasının daha sağlıklı bir biçimde oluşturulacağını dile getirdi.
”Türkiye’de ciddi bir okur kitlesi var”
Türkiye’de okuma konusunda ”Türk İnsanı okumuyor, hiç okumuyoruz”, ”Japonlar 25 kitap okuyor, biz de 25 kişi 1 kitap okuyor” şeklinde ”şehir efsaneleri” bulunduğunu öne süren Gözüm, ”Bu araştırma bize gösterdi ki Türkiye’de ciddi bir okur kitlesi var. Araştırma bu ciddi okur kitlesinin ortalama yılda 7 kitap okuduğunu bize çok net olarak gösteriyor. Bazı ülkeler hariç dünyanın hiçbir ülkesinin bizden çok farklı olduğunu düşünmüyorum” diye konuştu.
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı Erdem
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı Ekrem Erdem, öğrenmenin yolunun okumaktan geçtiğini belirterek, Türk milletinin ise çok okuyan bir millet olduğunun söylenemeyeceğini ifade etti.
”Okumayı biz milletçe özellikle son 60-70 yılda çok fazla değerlendiremedik” diye konuşan Erdem, çevre ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’nin okuyanı en az ülkeler arasında olduğunu söyledi.
Erdem, ”Okumayı biz insanlara sevdiremedik, yani ’insanlar okumuyor’ diye insanları suçlamanın anlamı yok. Bir Japon, bir İranlı, bir Alman bir Fransız okuyor da Türk niye okumuyor. Okumuyorsa bunun sebeplerini bence araştırmak lazım. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi bizim kesinlikle eğitim sistemimizden, bir diğeri ise dil meselesinden kaynaklanıyor” dedi.
Yeni nesile kitap okumayı ve kitap okuma kültürünü kavratmak gerektiğine dikkat çeken Erdem, ”Bunun için de öncelikle bizim dilde birlik sağlamamız lazım. Yani dil deyince, dil ağırlıklı olarak kelimelerdir. Kelimeler de bugünkü neslin anlayacağı kelimelerdir. Kitaplar bu şekilde yazılırsa inanıyorum ki okuyan seviyesi artacaktır. Bugün kitaplar okunmuyorsa, kitapların biraz da dilinden kaynaklanıyor. Yani yaşayan dilde kitap üretmezseniz kitap okunmaz” diye konuştu.
Türk Dil Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı’na dilde birlik sağlanması konusunda büyük görev düştüğünü anlatan Erdem, iki kurumun birlikte hareket ederek dil standardını sağlaması ve bu standart dilin çocuklara öğretilmesi gerektiğini vurguladı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın Türk edebiyatının şaheserlerini herkesin anlayacağı hale getirilerek sunulmasının önemli olduğunu kaydeden Erdem, ”Milli Eğitim çocuklara en azından sözlük okumayı, sözlüğe bakmayı mutlaka ama mutlaka öğretmeli” dedi.
Kaynak:http://egitim.milliyet.com.tr
Yorum gönder