Eğitim ve edebiyatın yaratıcı işbirliği
Günışığı Kitaplığı Eğitimde Edebiyat Semineri, İSTEK Acıbadem Okulları’nın katkılarıyla ve yoğun bir katılımla gerçekleşti. Farklı illerden 257 öğretmen, kütüphaneci ve akademisyenin katıldığı seminerde birçok yaratıcı okuma uygulaması paylaşıldı. Çocuk ve gençlik edebiyatı yayıncılığında 15. yılını kutlayan uzman yayınevi Günışığı Kitaplığı tarafından 17 Aralık’ta düzenlenen Eğitimde Edebiyat Semineri’nin ev sahibi bu kez İSTEK Acıbadem Okulları’ydı.
Eğitim bilimci Prof. Dr. Sedat Sever’in konuşmasıyla başlayan tamgünlük seminer usta öykücü, öğretmen Osman Şahin’in unutulmaz konuşmasıyla sona erdi. Nitelikli edebiyat ve felsefe kitaplarıyla gerçekleştirilen birçok etkili yaratıcı okuma uygulamasının ve sonuçlarının değerlendirildiği seminerde, okuma keyfi kazanmak ve eğitimcinin edebiyat okuru olarak gelişimi gibi önemli konular işlendi. Seminere değişik branşlardan öğretmenler, okul ve halk kütüphaneleri çalışanları, akademisyenler ve yazarlar katıldı.
Dünya Kitap Dergisi tarafından 2011 Yılın En İyi Yayınevi Ödülü’ne değer görülen Günışığı Kitaplığı’nın, nitelikli çocuk ve gençlik edebiyatının eğitim ve öğretimde çağdaş ve yenilikçi uygulamalarla daha etkin yer bulabilmesi amacıyla 2010’da başlattığı Eğitimde Edebiyat Seminerleri’ne ülkenin dört bir yanından öğretmenler ve kütüphaneciler ücretsiz katılıyor. Tamgünlük seminer, eğitimcilerin, çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatı, okuma kültürü, yaratıcı okuma uygulamaları, kitap seçimi, edebiyat ve felsefe ilişkisi, edebiyatın yaşama yansıyan etkileri gibi temel konularda gelişimini hedefliyor.
Ana Oturumlar
Seminer, Günışığı Kitaplığı Genel Müdür Yardımcısı Banu Ünal’ın yaptığı hoş geldiniz konuşmasıyla başladı. Eğitimde Edebiyat Semineri’nde gerçekleştirilen çalışmayı en doğru anlatacak ifadenin “eğitim ve edebiyatın yaratıcı işbirliği” olduğunu söyleyen Ünal’ın ardından sözü, İSTEK Vakfı Okulları Genel Müdürü Sedat Sönmez aldı. Sönmez, organizasyon için çalışan tüm öğretmenlere ve Günışığı Kitaplığı çalışanlarına teşekkürlerini iletti. Seminere İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız ve Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar da katıldı. Dr. Muammer Yıldız’ın tüm katılımcıları kucaklayan ve semineri onurlandıran konuşmasının ardından, ilk uzmanlık sunumuyla birlikte oturumlar başladı.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Sedat Sever, Prevert’in dizeleriyle başladığı “Nasıl Okur Olunur?” başlıklı konuşmasında, “düşüncenin tortulaşmasını” önlemek için edebiyatın hayati öneminden söz etti. Bugün demokratik ve uygar bir toplumu hedefliyorsak, duyarlılığı geliştirmeyi temel öncelik olarak görmemiz gerektiğini, çünkü demokratik toplumun bireylere ihtiyaç duyduğunu, duyarlılığı gelişmemiş çocuğunsa bireye dönüşmesinin imkânsız olduğunu belirtti. Duyarlılık eğitimi için ihtiyaç duyulan temel unsurun, çocuğun algılarını geliştirecek, yaşam ve insan gerçekliğini anlamaya dayalı nitelikli uyaranları çocuklarla erken yaştan itibaren buluşturmak olduğunu vurguladı. Nitelikli uyaranlarınsa sanatçılar tarafından, estetik kaygıyla hazırlanmış içeriklerle mümkün olabileceğini söyledi. Okumanın zihinsel anatomisi üzerine psikoloji ve sağlıkbilim deneylerinden örnekler veren Sever, okumanın, beynin işlevselliğindeki önemi ve sosyal yansımaları üzerine varılan sonuçlara değindi. Multimedya ürünlerinin tüketimi üzerine Amerika ve Avrupa kıtalarında yürütülen sosyal araştırmaların sayısal sonuçlarından yaptığı bazı alıntılarda, eğitim dünyasının, çocuğun “eğitim dışı” hayatından ne kadar haberdar olduğunu bir sorgulama konusu olarak sundu. Çocuğun özgüveni oluşturması için ona tanınacak özerkliğin önemine değinen Sever, parmak sallayan bir eğitim anlayışının “düşünen çocuk” önündeki en büyük engel olduğunu hatırlattı. Çocuk ve Edebiyat, İlköğretimde Çocuk Edebiyatı gibi kitaplarıyla tanınan, kurduğu Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (ÇOGEM) başkanlığını da yürüten Sedat Sever, konuşmasını Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dizeleriyle sonlandırdı.
Robert Kolej Kütüphanesi Medya Merkezi Yöneticisi Ayşe Yüksel Durukan’ın “İlköğretim 2. Kademe ve Lise İçin Edebiyat Okumaları Önermek” başlıklı uzmanlık sunumunda günümüz ergenlerinin ve gençlerinin okuma eğilimleri üzerinde durdu. Amerikan Kütüphaneler Derneği’nin Uluslarası Avrupa masasında görevli ve Uluslararası Okul Kütüphanecileri Derneği’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika başkanı olan Yüksel konuşmasında, gençlik kitaplarının okuru bağlayıcı özellikleri üzerinde durdu. Gençler için yazılan kurguların pop kültür öğelerinden, buna bağlı olarak da tüketim toplumunun yansımalarından yararlandığını belirtti. O günün kültürüne ait alıntıların ve değincelerin genç okuru yakalamak için bu kitaplarda önemli yer tuttuğunu söyledi. Bu noktada getirilen ebeveyn tepkisininse popüler kültürü küçümsemek ya da ondan korkmak biçminde geliştiğini ve bu tip kurgulara karşı bir yetişkin olumsuzlamasının ne yazık ki hâlâ sürmekte olduğunu hatırlattı. Yetişkinlere, bu olumsuz yaklaşım yerine; genci, onu çevreleyen yaşamı ve bugünü anlamak için bu kitaplardan yararlanmayı önerdi. Konuşmasını Yalancı Şahit, Üstüme Kar Yağıyor, Dünya Büyülü Bir Yer ve Hadi Ama Baba!’dan verdiği tema, kurgu ve karakter örnekleriyle bitiren Durukan, gençler için kitap seçmenin ya da onlara kısıtlı kitap listeleri önermenin hiçbir işe yaramadığını, kitap seçimi konusunda genci özgür bırakmak gerektiğini ve rehber rolünden öteye gitmenin doğru olmadığını hatırlattı.
Günışığı Kitaplığı Genel Yayın Yönetmeni Mine Soysal öğleden sonraki ilk oturumda katılımcılarla “Öğretimde Edebiyat Keyfi Yakalamak, Yaratmak” üzerine söyleşti. Eyvah Kitap!’ın yazarı Soysal, soru-cevaplarla sürdürdüğü tartışmada, edebiyat okuma zevkini keşfetmeyen öğretmenlerin bu zevki öğrencilerine aktaramayacağını anlattı. Edebiyat keyfinin not korkusu ve zorlamayla kazandırılamayacağını vurguladığı konuşmasında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitap önermek ve okutmak konusunda yetersiz kaldığının, yaratıcı ve etkileri kalıcı yöntemlerden uzak olduğunun altını çizdi. 100 Temel Eser’i okuma keyfine vurulan en büyük tırpan ve mükemmel bir olumsuz örnek olarak değerlendiren Soysal; yetişkin ya da çocuk için okuma özgürlüğünün aynı dönemde ve öncelikle sağlanması gerektiğini; yaş farkının, okurun yalnızca yaşam deneyimini ve birikimini ifade edebileceğini belirtti. Okumayı seven ve sevmeyen çocuk ayrımının, düştüğümüz en tehlikeli önyargı olduğunu söyleyen Soysal, bu kategorilendirmenin çocuklar tarafından içselleştirildiğini hatırlattı. Çocukların edebiyat okuma keyfini geliştirmelerinde onlara yardımcı olmanın en doğru ve etkin yolunun; karşılıklı diyaloğu sürekli koruyarak, sorular ve sohbetler yoluyla eğilimlerini, önceliklerini, ihtiyaçlarını, beklentilerini ve hassasiyetlerini anlamaktan geçtiğini söyledi. Edebiyatın insanın günlük yaşamına sızmasının neden olacağı büyülü etkilere değinen yazar sözlerini, edebiyatta belli temalardan uzak durmanın doğru bir yöntem olmadığını; aksine şiddet, ölüm, ayrılık gibi konuları umut, sevgi ve estetik mükemmellikle işleyen edebiyat eserlerinin eğitimdeki en güçlü yoldaşımız olduğunu söyleyerek bitirdi.
Seminerin son konuşmacısı, kendisi de uzun yıllar öğretmenlik yapan çağdaş edebiyatımızın usta kalemi Osman Şahin’di. Yazarlıkta kırkıncı yılını kutlayan Şahin, “Öğretmenlik ve Edebiyat” başlıklı konuşmasında eğitimle edebiyatı yüreğinde birleştiren engin deneyimiyle katılımcılara duygusal anlar yaşattı. Şahin, dikkati öncelikle kendi okullarımızda, kendi edebiyatımıza uyguladığımız sansüre çekti. Okutulmayan, önerilmeyen, göz ardı edilen yazarlara değindi ve kütüphanelerle bu kütüphanelere giren kitap sayısını, okumayı bir kültür haline getirebilmiş ülkelerdeki oranlarla karşılaştırdı. Ardından, “ülkemizde yaşamasına rağmen ayağı bu ülkeye basmayan” aydınlar tarafından neye dayanarak tanımlandığı belli olmayan bir “özgürlük” söylemi olduğundan söz etti. Ülkemizde evlendirilen 5.5 milyon çocuğun olduğunu hatırlattı ve onları evlendiren ebeveynlerin özgür bireyler olup olmadıklarını, bir gün olsun kitap ve edebiyatla buluşup buluşmadıklarını sormamız gerektiğini vurguladı. Şahin, sözlerini hem gözleri hem de yürekleri dolduran bir anısıyla bitirdi.
Uygulama Sunumları
Günışığı Kitaplığı tarafından İSTEK Acıbadem Okulları’nın katkılarıyla 17 Aralık’ta düzenlenen Eğitimde Edebiyat Semineri’nde dört yaratıcı okuma sunumu gerçekleşti. Sunumlar, kitapların hangi nedenlerle seçildiğini, ne sürede, nasıl okunduğunu, okuma sonrası yaratıcı düşünme, sorgulama sürecini, sonuçları ve değerlendirmelerini paylaştılar.
İlköğretim ikinci kademe için, ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları’ndan Cahit Öktem, “Balık Romanı Üzerine Eleştirel ve Yaratıcı Bir Okuma Uygulaması”nı ve İSTEK Özel Acıbadem İlköğretim Okulu’ndan Ayşen Erdöl, “Evrendeki Son Kayıt Biz mi Olacağız?” başlıklı uygulamaları sundular. Bilimkurgu ve distopyayı ele alan Erdöl’ün sunumu, eğitimimizde göz ardı edilmiş bilimkurgu türünün derinlikle yer bulması ve öğrencilerin bu türe gösterdiği ilginin konu edilmesi açısından önemliydi. İTÜ Geliştirme Vakfı Özel Dr. Natuk Birkan İlköğretim Okulu’ndan Hülya Gün ve Yeşim Hazneci’nin ilköğretim birinci kademeye uygun sunumu da, “Felsefeye İlk Adım: Hak ve Ödevlerimiz Üzerine Birlikte Düşünme” adını taşıyordu.
Seminerin son uygulama örneklerini çocuk kütüphaneleri uzmanı, yazar, çevirmen Suzan Geridönmez sundu. İlköğretim birinci kademe için “Okul Kütüphanelerinde Yaratıcı Atölye Çalışmaları” başlıklı sunumda, hem okul kütüphanelerinde hem de sınıfta kolaylıkla uygulanabilecek eğlenceli okuma yöntemleri anlatıldı, Fenerden Taşınan Işık ve Gece Güneşi’nden uygulama örnekleri verildi. Geridönmez, yaratıcı ve eğlenceli yöntemlere başvururken; edebiyat okuma etkinliğini bir “oyun” haline getirmeyecek, oyuncaklı bir algıya izin vermeyecek incelikte yaratıcı uygulamalara gitmenin önemini vurguladı. Edebiyat okumanın ruhuna aykırı düşmeyecek, aşırı bir eğlence anlayışıyla okuru kitaptan ve metinden uzaklaştırmayacak etkinlikler kurgulamanın; gerektiğinde edebiyatın “sıkıcı” olabileceğini de çocuğun bilmesini sağlamanın; onun edebiyattan ne istediğini bilen, edebi seçimlerini yapabilecek bir okur olarak yetişmesinde önemli olduğunu belirtti. “Edebiyat neden iyidir?” sorusunun cevabının ülkeden ülkeye, siyasette siyasete, kültürden kültüre değiştiğini söyleyen Geridönmez, çocukların kitap seçmek için sahip oldukları en özgür alanların kütüphaneler olduğunu hatırlattı.
Günışığı Kitaplığı Eğitimde Edebiyat Seminerleri, her yarıyılda farklı içeriklerle ve farklı kurumların işbirliğiyle düzenlenerek sürüyor. İkinci yarıyılda düzenlenecek Eğitimde Edebiyat Semineri’nin tarihi ve programı çok yakında Günışığı Kitaplığı’nın web sitesinde duyurulacak.
Kaynak: http://www.gunisigikitapligi.com/
Yorum gönder