Beşiktaş ve Kitaplar
[avatar user=”cemozel” /]
Cem ÖZEL
Kullanıcı Hizmetleri Yöneticisi/Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi
Beşiktaşlı değilim; ama sempatim var. Hatta bir maçına gitmişliğim bile var. O zamanki iş arkadaşım İsmet Mazlumoğlu ile gitmiştim. Hatta onun vermiş olduğu bir formayı da geçirmiştim sırtıma. 20 yıllık Beşiktaşlıymışım gibi. 40 yıllık diyemiyorum; o zamanlar yaşım tutmuyordu 40’lara. Beşiktaş’ın meşhur Çarşı tarafında izlerken beni nerdeyse ateşe atıyordu. “Bizim stat, sizin stada benzemez.” deyince etrafımı saran taraftarlarla göz göze geldim. N’apıyosun İsmet, beni öldürteceksin burada” dedim. Kazasız belasız atlatmıştım o müsabakayı. Gel zaman git zaman, Beşiktaş şampiyon oldu. Şampiyonluğu nasıl kutladıklarını anlatıyordu İsmet. “Hatta” dedi, “Biz o koca Beşiktaş bayrağını caddelerde gezdirirken İlber Hoca’yı gördük. Onu da yanımıza çağırdık. Fotoğraf çektirdik”. Gözümde canladırmaya çalıştım o kareyi. Acaba, kalabalıktan korktuğu için mi çekilmişti o fotoğrafı yoksa İlber Hoca da mı bile isteye şampiyonluk coşkusuna katılmıştı? Bu soruları birazcık dinlendirmeye bırakalım. İyice kıvama gelsin.
İş Bankası Yayınları’ndan çıkan Nehir Söyleşi serilerini çok severim. Uzaktan da olsa müthiş insanlar tanıdım bu seri sayesinde. Ne yaşanmışlıklar ne yaşanmışlıklar. Çok kalın kitaplar olmalarına rağmen söyleşi tadında olduğu için de nehir gibi akıp gidiyordu. Tam burada bir set koyalım da önüne, nehrin hızını yavaşlatalım. Bu okuduğum kitaplardan birinin da başlığında “Zaman Kaybolmaz” yazıyordu. Tek kelimeyle müthişti. Anılar, anekdotlar ve fotoğraflarla harmanlanmıştı. Fotoğraflardan biri beni biraz eskilere götürdü. Birden dejavu yaşadığımı düşündüm. “Ben bu kareyi daha önceden gördüm”, dedim kendi kendime. İsmet’in anlattığı olay, tam da karşımda duruyordu. İlber Ortaylı’nın “Zaman Kaybolmaz” adlı kitabında bu fotoğraf da vardı. Hatta kitaptaki haliyle “siyah-beyaz” fotoğrafa dikkatli baktığımda İlber Hoca’nın yanında tanıdık bir yüze de rastladım. İsmet Mazlumoğlu’ndan başkası değildi. Telefon edip İsmet’e anlattım. Heyecandan olsa gerek onun da ağzı kulaklarına varmıştı.
Dün akşam yaşanan kutlamaları görünce aklıma bu anı geldi. Böylesine güzel bir anıyı da kitaptan daha güzel bir şey süsleyemezdi.
Yorum gönder