“Yeni Normal” Sürecinde Çevrimiçi Mesleki Eğitim-Kültür Etkinlikleri Üzerine | Prof. Dr. Bülent Yılmaz

“Yeni Normal” Sürecinde Çevrimiçi Mesleki Eğitim-Kültür Etkinlikleri Üzerine | Prof. Dr. Bülent Yılmaz

Hepimizin yakından gördüğü ve yaşadığı üzere koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinde çoğunlukla sağlık konusunda ancak genelde hemen hemen her konuda, sayısız çevrimiçi (online) panel, seminer (webinar), video konferans vb. etkinlik ve sosyal medya paylaşımı gerçekleştirilmiştir. Bu “yeni normal etkinlikler” salgın tümüyle bitene kadar ve büyük olasılıkla sonrasında da devam edeceğe benzemektedir.

Bir yanda sağlık nedeniyle evde kalma zorunluluğu ancak diğer yanda da hayatın her alanda devam ettirilmesi gereği ortaya çıkan bu “yeni duruma” uyum sağlama çabamız ister istemez yeni “keşiflere” yol açmış,  yeni bir yaşam biçimi yaratmıştır.  Ortaya çıkan bu yaşam biçimi varolan bilgi gereksinimlerini artırmanın yanı sıra yeni bilgi gereksinimlerine de neden olmuştur. “Yeni normal” olarak adlandırılan bu süreçte hem yaşama biçimimizin gerçekleşmesinde hem de bilgi gereksinimlerimizin karşılanmasında bilgi teknolojilerinin yeri ve rolü ciddi biçimde artmıştır.

Yaşadığımız bu “yeni durumun” en yaygın sonuçlarından birisi gerek televizyonlarda gerekse sosyal medyada görülen yoğun “bilgi bombardımanı” olmuştur. Bilinen ve güvenilir bilim insanlarının yanı sıra yüzlerce “yeni uzman” ile tanıştığımız bu süreçte doğal olarak ciddi bir bilgi kirliliği ve kafa karışıklığı da yaşanmaya başlanmıştır.

Bu sürecin bildiğimiz ancak bugüne kadar böylesine yoğun olarak yaşamadığımız bir sonucu da yukarıda belirtildiği üzere, gerçekleştirilen uzaktan, sanal, dijital, elektronik, çevrimiçi video konferans niteliğindeki eğitim ve kültür etkinlikleri olmuştur. Sosyal medya hesaplarımıza her gün onlarca çevrimiçi eğitim-kültür etkinliği haberi ve daveti düşmeye devam etmektedir. Çoğu zaman çakışan bu etkinliklerden hangisini izleyeceğimizi, hangisine katılacağımızı ve daha önemlisi hangisine güvenebileceğimizi şaşırmış durumdayız. Dünyada bu durumu açıklamak için kullanılan popüler terim “kilitlenme”dir. Yani bu eğitim-kültür etkinliklere katılma konusunda neredeyse “kilitlenmiş” durumdayız. Yeni bilgi gereksinimlerinin teknoloji ile birleşmesi yanında, çevrimiçi etkinliklerin zaman, mekân, maliyet, katılım, organizasyon vb. açılardan yüzyüze etkinliklerle karşılaştırılamayacak kadar kolay baş edilebilir olmasının da etkinlik yoğunluğuna neden olduğu söylenebilir. Ayrıca çevrimiçi etkinliklerin bu düzeydeki keşfinin yeni ve dolayısıyla çekici olması önemli bir başka etken olsa gerek.

Ancak geldiğimiz bu noktada çevrimiçi etkinliklere başlangıçta gösterdiğimiz ilginin azalmaya ve bu etkinliklerin çekiciliğini yitirmeye başladığı da söylenebilir. İşin daha önemli boyutu ise bu tür etkinliklerin verimlilik ve etki düzeylerinde gözlenen olumsuz değişimdir. Bu etkinliklere ilişkin olarak dile getirilen kaygı şudur: Bu süreçte aşırı sayıda ve kontrolsüz biçimde gerçekleşen çevrimiçi eğitim-kültür etkinliklerinden elde edilen yarar giderek azalabilir.

Tüm dünyada görülen bu durum, ülkemiz ve mesleki alanımız için de geçerlidir. İçlerinde son derece nitelikli ve yararlı olanlar olmakla birlikte, düzenlenen çevrimiçi mesleki eğitim-kültür etkinliklerinin niceliği (sayısı) ve niteliği (kalitesi) düşündürücü olmaya başlamıştır. Her mesleki konuda olduğu gibi çevrimiçi toplantılar konusunda da dikkatli olmamızı gerektirecek gözlemlerimizi (hipotezlerimizi) şu noktalarda toplamak olanaklıdır:

  • Salgın süreci ile birlikte gerçekleştirilmeye başlanan çevrimiçi mesleki eğitim-kültür etkinliklerinin sayısı “aşırı” denilebilecek noktaya doğru ilerlemektedir.
  • Organizasyonu görece çok daha kolay olduğu için bu etkinliklerin duyuru ve gerçekleşme süreci son derece hızlı ve kısa olmaktadır.
  • Bazı mesleki kurum ve kuruluşlar, sivil toplum örgütleri, mesleki birliktelik ve platformlar ağırlıkla yönetim, özlük hakları, hizmet ve uygulama kavramlarına dayalı temel işlevlerine odaklanması gereken bakış ve çabalarını “eğitim” kavramına doğru yöneltmiş gibi görünmektedir.
  • Düzenlenen bazı çevrimiçi mesleki eğitim-kültür etkinliklerinde niteliksizlik sorunu söz konusu olabilmektedir.
  • Çevrimiçi mesleki eğitim-kültür etkinliklerinde, hem sayı hem de nitelik açısından, bir “kontrolsüzlük” durumu yaşanmaktadır.
  • Yaşanan bu sayısal kontrolsüzlük (aşırı sayıda çevrimiçi etkinlik düzenlenmesi) durumu katılım konusunda çakışmalara, kargaşaya, kilitlenmeye ve ilgi azalmasına; içerik kontrolsüzlüğü (konunun doyurucu biçimde işlenememesi) ise yine ilginin azalmasına ve etkinliklerden elde edilen yararın düşmesine neden olmaktadır.
  • Çevrimiçi eğitim-kültür etkinliklerinin düzenlenmesinde tarihler ve içerik açılarından alanın otorite kurumları arasında dahi eşgüdüm sorunu yaşanmaktadır.
  • Çevrimiçi eğitim etkinlikleri otorite meslek kurum ve kuruluşlarının yanı sıra kişiler tarafından arkadaş grupları ve düşünsel-duygusal yakınlıklar temelinde de düzenlenebilmektedir.
  • Düzenlenen çevrimiçi mesleki eğitim-kültür etkinliklerinde yer alan konuşmacıların bilgi-deneyim yeterlilikleri/yetersizlikleri toplantının niteliğini en çok belirleyen unsur olmaktadır.
  • Çevrimiçi eğitim-kültür etkinliklerindeki içerikler kimi zaman duyurulan kapsamda ve nitelikte olmamakta, bu yöndeki katılımcı beklentileri gerçekleşmemektedir. Bu durum daha sonraki etkinliklere katılım açısından olumsuz etkiler yaratmaktadır.
  • Bu süreçte okul dışında gerçekleştirilmeye çalışılan çevrimiçi mesleki eğitim çabalarında rol alması gereken akademinin de bu rolü kurumsal düzeyde yeterince gerçekleştirdiğini söylemek güç. Bu durum, “kilitlenmenin” neden olduğu bir geri çekilme midir bilinmez.
  • Bu çevrimiçi eğitim etkinlikleri için yararlanılan bazı programlarda bilgi güvenliği sorunu olduğu da tartışılmaktadır.

Kuşkusuz, bilgilendirici ve eğitici bu etkinliklerin çoğu hem kurumsal hem de kişisel düzeyde yeni durumun yarattığı mesleki bir duyarlılığın ve sorumluluğun göstergesidir, değerlidir ve emeği geçenlere teşekkür edilmelidir. Ayrıca yukarıda çevrimiçi mesleki eğitim etkinliklerine ilişkin olarak sıralanan ve elbette tüm etkinlikler için söz konusu olmayan olumsuzlukların çoğunun daha önceki zamanlarda gerçekleşen yüz yüze mesleki eğitim-kültür etkinlikleri için de geçerli olduğu söylenebilir. Ve bu yazı ile amacımız, yaşadığımız olağanüstü dönem koşullarının yarattığı ve teknolojinin de sınırlarını iyice genişlettiği bu yeni “toplantı özgürlüğü” yaklaşımına kısıtlayıcı-sınırlayıcı ya da “elitist” bir müdahalede bulunmak değildir.

Söylemek istediğimiz kısaca şudur: Şimdi yeni bir sürece girilmiştir. Salgın hastalık dönemi kapansa dahi bu dönemde elde edilen yoğun çevrimiçi etkinlik deneyimi, özgürlüğü ve “zevki” büyük olasılıkla gelecekte de artarak sürecektir. Bu nedenle, önümüzdeki süreçlerde gerçekleştirilecek çevrimiçi mesleki eğitim-kültür etkinliklerinin verimliliğini sağlamak için temel ilkelerin ve çerçevenin hızlıca tartışılmasında ve doğru yaklaşımın zihinsel düzeyde kabule dönüşmesinde yarar vardır. Ölçü ve nitelik bu konuda da başlıca dayanak olmalıdır. Çevrimiçi toplantılar düzenlemede eğer sayısal ölçüyü kaçırır, programsız ve eşgüdümsüz davranırsak ve niteliği önemsemezsek “popülaritesini yitirecek” bu etkinliklerin yararı da bir süre sonra marjinal düzeye inebilecektir.

Kısaca, mesleki eğitim ve gelişim açısından kullanabileceğimiz iyi bir olanağı kendi elimizle etkisizleştirmemeliyiz.