Türkiye’de Halk Kütüphaneleri Yayın Seçim/Sağlama Politikası ve Uygulaması Değiştirilmelidir! | Prof. Dr. Bülent Yılmaz
[avatar user=”bulentyilmaz” /]
Prof.Dr.Bülent YILMAZ
Hacettepe Üniversitesi BBY Bölümü Öğretim Üyesi
Önce kısa iki saptama yapalım: İlki, halk kütüphanelerinin en önemli niteliğinin “yerel” oluşudur; tüm unsur ve hizmetlerini belirleyen temel özellik budur. İkincisi ise, tüm kütüphaneler gibi halk kütüphanesi için de derme (koleksiyon) geliştirme çok önemlidir. Derme, kütüphaneyi güçlü kılan/güçlendiren temel unsurdur. Kanımca, derme oluşturma bir kütüphanecinin en önemli ve ciddi işlerinden, temel görevlerinden birisidir. Daha açıkçası, derme oluşturma, bizim kütüphaneler için önemli olarak düşündüğümüz işlerden çok daha önemlidir.
Bir halk kütüphanesi sadece bulunduğu yöreye (mahalle, semt, kasaba, ilçe, il vb.) hizmet vermeyi hedefler. Halk kütüphanesinin bu yerellik özelliği tüm yapısal unsurları (bina, bütçe, kullanıcı, derme ve personel) ve hizmet geliştirme süreçlerini etkiler ve hatta belirler. Örneğin, halk kütüphanesi binası bulunduğu yörenin tarihsel, kültürel, toplumsal ve coğrafi koşullarına göre tasarlanır; bütçesi o yörenin nüfusuna göre belirlenir. Her halk kütüphanesinin kullanıcı profili o yörenin eğitim, kültür, toplum yapısına göre farklı özellikler taşır. Halk kütüphanesinde çalışan personel kullanıcılar ile ilişkilerinde ve iletişiminde o yörenin sosyolojik, kültürel özelliklerine göre davranmak durumundadır.
Halk kütüphanelerinin yerel nitelikte oluşlarının etkilediği en önemli unsurlardan birisi de dermedir (koleksiyon). Diğer kütüphane türleri gibi halk kütüphanesinin de temel işlevi bilgi erişim/bilgilendirme/bilgi sunmadır. Bu ana işlevi yerine getirmede derme temeldir. Bir başka deyişle, derme, bilgi taşıyıcısı materyaller anlamına gelir ve halk kütüphanesinin ana işlevini yerine getirmenin temel aracı ve unsurudur. Kaba deyişle, kütüphane bilgi “satar” ve bilgi, dermededir. Kütüphane hizmeti kaynağın seçimi ile başlar ve her şey ona dayanır.
Ana işlevin başlıca unsuru olan derme aynı zamanda kütüphaneler için ciddi bir maliyet unsurudur. İyi oluşturulmamış, kullanılmayan bir derme israf ve mali zarar demektir. Ayrıca kullanılmayan bir derme kütüphanenin temel işlevini (bilgiye eriştirme) yerine yeterince getirememesi anlamına da gelir. Yani bu durumdaki bir kütüphane için “aldığı malı satamıyor, elinde kaldı ve zarar ediyor” diyebiliriz.
Derme geliştirmede (sağlamada) çağdaş yeni yöntemler geliştirilmekte ve tartışılmaktadır. Ancak tüm bu gelişmelerde değişmeyen ana ilke derme için kullanıcı isteklerinin en önemli belirleyici unsur olmasıdır.
Gerek yerel nitelikleri gerek ana işlev için temel unsur oluşu ve gerekse ciddi maliyetler oluşturması nedenleriyle halk kütüphanelerine materyal seçimi ve derme geliştirme doğru ve titizlikle yapılması gereken bir işlemdir. Halk kütüphanelerine derme oluşturma ve geliştirmede için de temel belirleyici ölçüt o yörede yaşayanların gereksinimleri ve istekleridir. Bu nedenle mutlaka kullanıcı istekleri alınmalı ve belirlenmelidir. Ayrıca, halk kütüphanesi dermesi güncel/yaşayan ve yarıdan fazlası edebiyat konulu olmalıdır. Kullanıcı, kitabevinde bulduğu en çok satan güncel yayınları halk kütüphanesinde de bulabilmelidir. Kanımca, istisnaları dışında halk kütüphanelerinde 10-15 yıldan eski materyalleri tutmak anlamlı değildir. Aynı biçimde örneğin 3-5 yıl hiç ödünç alınmamış materyalleri de. Almanya’da yılda 6 kezden az ödünç alınan materyallerin ayıklandığı bir halk kütüphanesi görmüştüm. Halk kütüphanesi için kütüphanecinin yapacağı materyal seçimi için mutlaka yörenin toplumsal analizi yapılmalı, özellikleri ve gereksinimleri dikkate alınmalıdır. Yılardır savunduğumuz bir başka nokta da, halk kütüphanesi dermelerinin niceliği değil niteliğinin önemli olduğudur.
Halk kütüphaneleri için doğru bir materyal seçimi ancak o kütüphanelerde çalışan kütüphaneci(ler) tarafından yapılabilir. Halk kütüphaneleri için bu yaklaşım halk kütüphanesi mantığı, felsefesi, yaklaşımı gereği zorunlu bir durumdur. Ne kadar iyi niyetli olunursa olsun bir ülkenin tüm halk kütüphaneleri için tek bir merkezden yapılacak seçim isabetli olmayacaktır. Bir kütüphane kullanıcılarının materyal açısından beklentilerini, gereksinimlerini ve taleplerini en iyi o kütüphane kütüphanecileri bilebilir.
Türkiye’de tarihi boyunca halk kütüphanelerine materyal seçimi ilgili bakanlığın (Kültür ve Turizm Bakanlığı-KTB) merkezi birimi (Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü) tarafından yapılagelimiş ve halen de öyle yapılmaktadır. Bu işlem 2005 yılında çıkarılan Yayın Seçme Yönetmeliği çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Buna göre Yayın Seçme Kurulu ve Yayın İnceleme Komisyonu olarak adlandırılan iki kurul söz konusudur. Yayın Seçme Kurulu KTB Müsteşarı, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdür Yardımcısı, ilgili genel müdürlükten bir daire başkanı ve şube müdürü, Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi müdürü ile yayıncı meslek kuruluşlarından iki ve eser meslek kuruluşlarından bir temsilciden oluşur. Yerel için düşünülmüş Yayın İnceleme Kurulları ise il halk kütüphanesi müdürü, müdür yardımcısı ve bir kütüphaneciden oluşur.
Türkiye’de halk kütüphanelerine yayın alım süreci genel olarak şöyle işlemektedir: KYGM, kütüphanelerden, istedikleri yayınları bildirmelerini istemekte ayrıca kendisi de alım için seçimler yapmaktadır. Ancak pratikte Türkiye’de halk kütüphanelerine materyal seçimi ve sağlanması çok büyük ölçüde KYGM tarafından yapılmaktadır. Çünkü çoğu halk kütüphanesi kendisi için bir yayın listesi yapmamakta ve KYGM’den yayın isteğinde bulunmamaktadır. Deyim yerindeyse, bu onların da kolaylarına gelmektedir. Bu durumda KYGM istekte bulunmayan kütüphanelere kendi seçtiği yayınları göndermektedir. Elbette bunun önemli nedenlerinden birisi, birçok halk kütüphanesinde kütüphaneci personelin olmamasıdır. Ancak kütüphanecisi olan kütüphaneler de düzenli olarak yayın isteğinde bulunmayabilmektedir. Bu süreçte meslektaşlar tarafından dile getirilen bir sorun da, halk kütüphanelerinin hazırladıkları listelerde yer alan yayınların bir kısmının KYGM tarafından dikkate alınmamasıdır. Bu arada, bazı kütüphaneler KYGM’nin gönderdiği sınırlı bir bütçe ya da kendi sağladıkları finansal kaynaklarla yayın alabilmektedir.
Sonuçta söyleyeceğimizi hemen burada belirtelim: Yıllardır sürdürülen bu uygulama yanlıştır ve artık değiştirilmelidir. Bir ülkedeki tüm halk kütüphaneleri için merkezden yayın seçimi halk kütüphanesi mantığına, yaklaşımına ve felsefesine/ilkelerine uygun değildir. 81 ilin ve bunlara bağlı yüzlerce ilçenin demografik, sosyo-ekonomik, eğitimsel ve kültürel yapısı, buralardaki halk kütüphanesi kullanıcılarının gereksinim ve istekleri merkezden bilinemez. Bu bilinmeden yapılacak yayın seçim uygulaması ekonomik ve işlevsel değildir, yanlıştır ve değiştirilmelidir.
Türkiye’de halk kütüphanelerine kaynak seçimine ilişkin bugünkü uygulamanın avantajları olarak genelde şunlar öne sürülmektedir: Toplu alım nedeniyle fiyatta indirim, işlemlerin bir yerden yapılması nedeniyle bürokratik süreçte ekonomiklik, taşrada/il ve ilçelerde seçim yapabilecek kütüphaneci yetersizliği vb.
Ancak dezavantaj olarak yazabileceğimiz ve bu uygulamanın halk kütüphanesinin temel mantığına aykırı olması tüm avantajları yok eden bir durumdur. Merkezde kurulan bir kurulun Türkiye’nin tüm il ve ilçelerinin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısını, kullanıcı gereksinimlerini ve taleplerini bilmesi olanaklı değildir. Bunun halk kütüphaneleri açısından savunulacak bir yanı yoktur.
Somut önerimiz şudur: KYGM yayın seçim işini bir sorumluluk ve zorunluluk olarak kütüphanelere bırakmalıdır. İsterse tüm kütüphaneler için sağlanacak bazı yayınlar (Danışma kaynakları, e-kaynaklar vb.) merkezden belirlenebilir. Ancak bu istisnai düzeyde olmalıdır. Kütüphanecisi olan her kütüphane yayın seçim işini kendisi yapmalı, kütüphanecisi olmayan ilçe kütüphaneleri (il halk kütüphanelerinde kütüphaneci vardır) için seçim işlemini bağlı olduğu il halk kütüphanesi gerçekleştirmelidir. KYGM, yayın bütçesinin merkezden alımlar için ayrılacak pay dışındaki bölümünü illere nüfus büyüklüklerine göre dağıtılmalıdır. İller de kendilerine gelen bütçeyi ilçelere onların nüfus oranına göre vermelidir. Bu objektif bir dağıtım olacaktır. KYGM’nin yayın seçim sürecindeki yeni işlevi yayın dünyasını izlemek ve yetiştireceği konu uzmanları aracılığıyla kütüphaneciler için yeni yayın önerileri hazırlamak ve bu konuda hizmet içi eğitim vermek olmalıdır. KYGM tarafından yapılan toplu satın almanın indirim avantajı önemli oranlardaysa seçim işlemi kütüphaneler tarafından ve satın alma işlemleri de yine merkezden topluca yapılabilir. Bu da bir seçenektir. Ancak bunun bir bürokrasi yaratacağı ve yayınların kütüphanelere ulaşmasını geciktireceği açıktır. Türkiye’de yayın sağlama ve faturalama işlemlerinin artık eskisi kadar zor olmadığını biliyoruz. Her kütüphane bu süreci kendisi rahatlıkla yönetebilir ve yönetmelidir.
Ancak burada elbette kütüphanelerde çalışan kütüphanecilere büyük iş düşecektir. Onlar da yayın dünyasını yakından izlemeli ve kütüphaneleri için yaşamsal rol oynayan seçim işlemini mesleki ölçütlere ve kullanıcı gereksinimleri ile taleplerine göre layıkıyla yapmalıdırlar. Kişisel gözlemlerimiz bazı kütüphaneci meslektaşların şimdiki sistemin kendileri için sağladığı “kolaylıktan” memnun oldukları yönündedir.
Altını bir daha çizmekte yarar vardır: Türkiye’de uygulanmakta olan halk kütüphanelerine yayın seçim süreçleri halk kütüphanesi ilkelerine ve mantığına uygun değildir ve değiştirilmelidir. Bunun için çok geç kalınmıştır. Son Yayın Kongresinin ilgili komisyonunda halk kütüphanelerine yayın seçim ve sağlanması için ilk aşamada hiç olmazsa “%50 merkez ve %50 kütüphaneler oranının uygulanması” yönünde karar alınmıştır. İşe bu kararın hayata geçirilmesiyle de başlanabilir. (Kişisel görüşümüz sürecin tümüyle halk kütüphanelerine bırakılması yönündedir.)
Bir diğer önerimiz de halk kütüphanelerine sağlanan yayınların kullanılırlık ve etki ölçümlerinin her yıl bilimsel bir biçimde yapılması ve yayımlanmasıdır. Hangi yayınların sağlandığı, alınan yayınların hangilerinin ne kadar kullanıldığı belirlemeden yayın seçim işlemi yapılamaz. Böylece bugünkü sistemin performansı da ortaya çıkmış olacaktır. Günümüzde halk kütüphanelerine alınan yayınların ne ölçüde kullanıldığını kişisel olarak çok merak etmekteyim.
Derme geliştirmenin temel ölçütlerinin ekonomiklik ve işlevsellik olduğu unutulmamalıdır. Halk kütüphaneleri için bu ölçütlere “yerellik” de eklenmelidir.
Türkiye’de halk kütüphaneleri için derme geliştirme politikaları konusunda yapılmış makale, bildiri, tez çalışmalarına da göz atmakta yarar vardır.*
Türkiye’deki halk kütüphanelerinin e-kaynak dermelerinin de geliştirilmesi ayrıca ele alınması gereken önemli bir konudur.
Halk kütüphanesi felsefesine, mantığına ve çağdaş sağlama modellerine uygun davranmak istiyorsak, öncelikle bu temel sorununu çözmeli ve yayın seçim/sağlama işlemini halk kütüphanelerine ve kütüphanecilerine bırakmalı, bunu yasal zorunluluk haline getirmeliyiz. Bugünkü uygulama Türkiye’de halk kütüphanelerinin gelişimini engelleyen çok ciddi temel bir sorundur.
Bu konuda halk kütüphanelerine ve kütüphanecilerine güvenmeli, bu sorumluluğu onlara vermeliyiz.
Halk kütüphaneleri alanında bir takım popüler kavram ve uygulamalara gösterilen ilgi ve duyarlılığın derme geliştirme için gösterilmesinin çok daha önemli olduğu unutulmamalıdır.
Sonuç ve öneri: Türkiye’de halk kütüphanelerine yayın seçme politika ve uygulaması değiştirilmeli, her halk kütüphanesi hizmete sunacağı yayınları kendisi seçmeli ve sağlamalıdır.
* Örn., Emine Cengiz. Halk kütüphanelerinde derme geliştirme politikaları: Türkiye’de halk kütüphaneleri üzerine bir değerlendirme. Ankara, Hacettepe Üniversitesi, 2017
2 comments