Bilgi Psikolojisi: Zamanın ve Mekanın Ruhu | Cem ÖZEL
[avatar user=”cemozel” /]
Cem ÖZEL
Kullanıcı Hizmetleri Yöneticisi/Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi
Yüksek lisans derslerinin birinde Hasan Keseroğlu hocamız bilgi psikolojisinden bahsetmişti; ama üstünkörü bir bilgi paylaşımıydı bahsettiği şeyler. O günden beri üzerinde düşünürüm bu konunun. Kendimce bazı örnekler buldum; ama bunların bilgi psikolojisiyle ilgisi var mı bilemedim. O yüzden başlıkta olduğu gibi zamanın ve mekanın ruhu diye biraz daha gerçeğe uydurmaya çalıştım. Bir deneyelim bakalım.
Kitaplardan örneklerle başlayalım. Mesela 100 sayfadan oluşan iki farklı kitap, aynı zaman diliminde okunmaz. Yani sayfa sayılarının aynı olması iki kitabı da aynı zaman diliminde okuyup bitireceğimiz anlamına gelmez. Hızımız, içeriğe, yoğunluğa ve ona ilgiye bağlıdır.
Bir başka örnek, Avrupalı veritabanı sağlayıcılarıdır. Mesela biz yıllardır Avrupa Birliği’ne girmek isteriz. Bizi almazlar; ama hoşumuza gidilsin, ürünü satabilsinler diye Türkiye’yi Avrupa ülkeleri arasında gösterirler.
Fonları ele alalım mesela. Hayvanlardan Tanrılara Sapiens adlı kitapta güzel çıkarımlar var. Onları sizinle paylaşmak isterim. Devletler büyük miktardaki fonlarını istedikleri alana yatırarak, bilimin öncelikle o yönündeki gelişmelerine ön ayak olmasını sağladılar. Örneğin ABD ve Rusya, 1940’larda o günler için kendilerine yaramayacak çocuk psikolojisi araştırmalarına değil de, dünyanın hakimi olabilmek için nükleer fiziğe para akıttılar. Bilginin psikolojisi, gelişmeyi şekillendirmiş oldu böylece.
Yine aynı kitaptan bir başka örnek. İki profesör iki farklı araştırma için fon arıyor. Birinin araştırması ineklerin memelerine musallat olan ve süt üretimlerini yüzde 10 azaltan bir hastalığı incelemek; diğeri ise ineklerin yavrularından ayrıldıklarında zihinsel olarak acı çekip çekmediklerini araştırmak. Ekonomik açıdan bakıldığında, ilgili fonun ilk araştırmaya gitmesi kabul edilir bir sonuç; ama söz konusu araştırma, ineğe tapılan Hindistan’da yapılsa ya da fon sağlayıcı hayvansever olsa, durumu ikinci araştırmanın lehine çevirtebilir.
Bir hakemin, ev sahibi takımın taraftar baskısından çekinerek, ev sahibi takım lehine daha kolay penaltı kararı verebilme ya da kart gösterme konusunda karşı takıma daha cömert davranması da bilginin psikolojisine girebilir.
Dünyada kimi yerlerde suyun bu yakasında doğan Hz. İsa’ya, öbür yakasında oturan Hz. Muhammet’e inanabiliyor.
Ünlü bir kemancının, metroda çaldığı müziği dinlememek; ama aynı kişinin metrodan ayrılıp konser vereceği yere gidip binlerce insanın karşısında keman çalması da bilgi psikolojisine girer mi bilmiyorum.
Anı kitabı okuyacaksanız, yazarını hiç tanımasanız bile yayınevine göre seçim yapabilirsiniz.
“Ice tea”yi rengini görmeden yani kutusundan içince daha zevkli olduğunu hissedenler, aynı içeceği bardağa koyup içince aynı tadı alamazlar.
İş yerinde yanlışlıkla senin kupandan çay içilince kızarsın da, o kişiyi evine davet ettiğinde senin de içtiğin bardaklardan içecek ikram edersin.
Bir yazarın seri kitaplarından (Örnek: Murathan Mungan’ın “189 Sayfa” ve “227 Sayfa” adlı kitapları) ikincisini okuyup beğenerek ilkini de okuma isteği; ancak ikincinin beğenilmemesi. İlkini de okuyup ikincisini okumama olasılığı bilginin psikolojisi olabilir.
Örnekleri çoğaltmak olası. Eminim “bilgi sosyolojisi” gibi “bilgi psikolojisi” de vardır. Bu yazıyı yazdığımda bir kitapla karşılaştım; ama henüz elime geçmedi. Unde Scis imzalı “Bilgi Psikolojisi Denemesi” adlı kitabı okuyunca nelerle karşılaşacağım, şimdiden çok merak ediyorum. Belki bu konuyu daha öncesinden de düşünenler vardır. Acaba onlar ne düşünüyorlar?
Yorum gönder