Kütüphaneler en kötü dönemini yaşıyor

Kütüphaneler en kötü dönemini yaşıyor

İSTANBUL – Kütüphane Haftası 42. kez kutlandı. Ancak Türkiye’de bu kutlamaların hiçbir anlamı yok. Çünkü kütüphaneciliğin durumu günden güne kötüye gidiyor ve aslında kimse bir şey yapmıyor… Ciddi bir kültür politikası olmayan devletin haliyle ciddi bir kütüphanecilik politikası da yok. Görüştüğümüz uzmanların sıraladığı kütüphanecilikle ilgili sorunlar bir hayli fazla: Yeterli kaynak aktarılmaması, güncel kitap ve yayınların alınmaması, binaların modernize edilmemesi, kütüphanecilerin azlığı, toplumun bu konuda özendirilmemesi…
Görüşlerine başvurduğumuz Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Yılmaz, Türk Kütüphaneciler Derneği Başkanı Alif Fuat Kartal, Milli Kütüphane Başkanı Celal Tok, Beyazıt Devlet Kütüphanesi Müdürü Şerafettin Kocaman, kütüphaneciliğe önem verilmemesinden yakınıyor.

‘Binalar modernleştirilmeli’
Prof. Dr. Bülent Yılmaz’a göre yöneticilerinin çoğu kütüphanecilik eğitimi almamış Türkiye’nin AB’ye uyumu zor. Bir diğer sorunlu süreç ise halk kütüphanelerinin yerel yönetimlere devriyle ilgili. Yılmaz’a göre gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı ve genel müdürlük denetleyici, yönlendirici bir merkezi örgüte dönüştürülmeli. Aksi takdirde halk kütüphaneleri yok olabilir. Yılmaz, kütüphanelerle ilgili sorunların kaynağında yatan nedenleri şöyle sıralıyor: “Koleksiyonların yenilenmemesi, az ve ilgi çekmeyen süreli yayınların alınması, yöneticilerin yüzde 80’inin kütüphanecilik mezunu olmaması, gençleri internet kafelerden kurtaracak filtreli internet sisteminin kurulmaması.”
Türk Kütüphaneciler Derneği Başkanı Alif Fuat Kartal, işe kütüphane binalarından başlamak gerektiği görüşünde: “Kütüphane binası diyebileceğimiz bina sayısı çok az, çoğu yerde bodrum katında, insanların ulaşamayacağı karanlık, izbe yerlerde kütüphaneler var. Binanın merkezi yerlerde olması ve de çekici olması gerekir, insanların bu karanlık ortamlarda gidip kitap okuyacak halleri yok.”
Kültür Bakanlığı’na bütçeden az pay verildiğini, dolayısıyla kütüphanelere gelen katkının da az olduğunu hatırlatan Kartal da kütüphanecilik eğitiminin önemini vurguluyor. Çok az kütüphanecilik mezunu olması, onların kütüphaneciliğin önemini kavramasını engelliyor. Ayrıca özlük hakları açısından da kütüphaneciler mağdur durumda. Fuat Kartal, Bülent Yılmaz gibi halk kütüphanelerinin bu haliyle yerel yönetimlere devredilmesine karşı. Kütüphanecilikle ilgili sorunların çözümünde Yılmaz’la aynı görüşleri paylaşan Kartal’a göre kütüphane bilincinin ilkokuldan itibaren oluşturulması için bütün okullarda kütüphane açılmalı, kütüphanede çalışmak eğitimin bir parçası haline getirilmeli.

‘Yayınevleri de sorumlu’
Türkiye’nin en büyük araştırma kütüphanesi olan Milli Kütüphane Müdürü Celal Tok, Milli Kütüphane’de bile ciddi bir kütüphaneci sıkıntısı olduğunu söylüyor. Milli Kütüphane’de 200 kişinin çalıştığını, çoğunluğunun da geçici işçiler olduğunu anlatan Tok, daha fazla bütçeye ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Tok, halk kütüphanelerinin yerel yönetimlere devredilmesinin önemli olduğu görüşünde.
İstanbul’daki en büyük araştırma kütüphanesi Beyazıt Devlet Kütüphanesi Müdürü Şerafettin Kocaman da kadro konusundan şikâyetçi. Kütüphanelerinin 20 kişiyle çalıştığını belirten Kocaman’a göre bu sayı en az 100 olmalı. Kocaman, İstanbul’a 10 milyon kitaplı büyük yeni bir kütüphane açılması gerektiği görüşünde. Kocaman’ın bir önerisi de Derleme Kanunu’nun değişmesi. Kocaman’a göre yalnızca matbaacılar değil yayınevleri ve yazarlar da her basılan kitaptan belirli sayıda Derleme Müdürlüğü’ne göndermek zorunda bırakılmalı. Yoksa koleksiyonlar eksik kalır.

AB’nin 20 kat gerisinde
Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Bülent Yılmaz’ın yaptığı araştırmaya göre Avrupa’da ortalama 7 bin 500 kişiye bir halk kütüphanesi düşerken, 1400 halk kütüphesinin bulunduğu Türkiye’de 50 bin kişiye bir halk kütüphanesi düşüyor. AB’de bir halk kütüphanesinde ortalama 17 bin kitap, Türkiye’de 6 bin kitap bulunuyor. AB’de halk kütüphaneleri için kişi başına yılda ortalama 15 avro, Türkiye’de ise yarım avro harcama yapılıyor. AB’de bir kütüphaneci 6 bin kişiye hizmet verirken, Türkiye’de 260 bin kişiye hizmet veriyor. AB’de nüfusun yüzde 25’i halk kütüphanelerine üye, Türkiye’de ise bu oran yüzde 1. AB’de halk kütüphanesinde çalışan bir kütüphanecinin ücreti ortalama 2 bin avro,Türkiye’de ise 475 avro.

Kitap alımı gittikçe azalıyor
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı istatistikler AKP’nin kütüphanecilik alanında karnesinin zayıf olduğunu gösteriyor. Kurumun internet sitesinde yayımlanan istatistiklerden halk kütüphanelerine satın alınan kitap miktarlarına bakıldığında 1998’den itibaren tutarlı bir düşüş göze çarpıyor. İstatistikler satın alınan kitaplarda 1985’e kadar uzanıyor. Satın alınan kitaplara bakıldığında 1989’dan beri en kötü rakamlar AKP hükümeti döneminden. Örneğin 1990’da 224 bin 28, 1992’de 471 bin 955, 1999’da 201 bin 263 kitap satın alınırken bu rakamlar 2000’de 103 bin 194’e, 2001’de 107 bin 797’ye, 2002’de 87 bin 791’e, 2003’te 67 bin 624’e 2004’te ise 71 bin 21’e düşmüş. Ciltlenen kitaplarda ise istatistiklerin başladığı 1974’ten beri en kötü rakamlar yine AKP hükümeti dönemine ait. 1995’e kadar rakam yüz binlerde seyrederken 2004’te 11 bin 490’a düşmüş.

‘Ivır zıvır kitap almıyoruz’
AKP döneminin neden kütüphaneciliğin en kötü dönemi olduğunu, neden bu kadar az kitap alındığını Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Ahmet Arı’ya sorduk. Arı, verileri yanlış yorumlandığımızı savundu. Devletin kitap için ayırdığı bütçenin azalmadığını belirten Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Ahmet Arı, buna karşın satın alınan kitapların nitelikleri ve fiyatlarının arttığını, artık ‘ıvır zıvır kitap alınmadığını’ belirtti. Ahmet Arı konuyla ilgili şunları söyledi:
“Kitap satın alırken ne aldığınız önemlidir. Ayrıca rakamlara bakılırken enflasyon değerleri de göz önünde bulunmalıdır. Önemli olan kütüphanenin koleksiyonunu güçlendirmektir. Biz ihtiyaca göre kitap alıyoruz, bu ucuz da olabilir pahalı da. Biz devletin sırtına yüklenmiş kamburları temizlemeye çalışıyoruz. Ben ödenekle ıvır zıvır kitap da alabilirdim, sayı da çok gözükürdü.”

MAHMUT HAMSİCİ

Kaynak: Radikal Gazetesi-