Bilgi Kültürü | Prof. Dr. Bülent YILMAZ

Bilgi Kültürü | Prof. Dr. Bülent YILMAZ

Bilgi kültürü nedir?

Bilgi kültürü, bireylerin ve toplumların bilgi ile ilişkisinin düzeyi ve niteliği olarak tanımlanabilir. Açık bir deyişle, bilgi kültürünün içeriğini, bireylerin ve toplumların yaşamda bilgiyi neden, ne kadar ve nasıl kullandıklarına, bilginin yaşamlarında ne kadar, neden ve nasıl yer aldığına ilişkin sorulara verilen yanıtlar oluşturur. Bu bağlamda, bilgi kültürünün bileşenleri/parçaları genel olarak, birey ve toplumların bilgiye ilişkin algıları, duyguları, bilinci, tutumları, değerleri, değer yargıları, alışkanlıkları, gelenekleri, davranışları, anlayışları ve yaklaşımlarıdır. Burada bilgiye ilişkin olarak sıralanan bileşenler aynı zamanda bireyler ve toplumlar için “kültür” anlamına da gelen yaşam biçimini oluşturur. Bu durumda kısaca söylemek gerekirse, bilgi kültürü, bilgiye ilişkin “yaşam biçimimizdir.”

 Bilgi kültürü neden önemlidir?

Bilgi kültürünün önemi ve değeri aslında bilginin insan hayatındaki yeri, önemi ve değerinden kaynaklanır. Bir başka deyişle, insan için bilgi çok önemli olduğu için bilgi kültürü de önemlidir. Bilgi kültürünün önemi bilginin önemine dayanır.

Evren, dünya, doğa, toplum ve insan ile ilgili gerçekliğe (hakikate) ilişkin açıklamalar olarak tanımlayabileceğimiz bilgi önemlidir; çünkü insan hayatı bilgiye dayanır. Bütün yaşamsal etkinliklerimiz bilgiyle gerçekleşir. İnsan hayatından bilgi çıkarılırsa, insani bir hayat olamaz. İnsanı insanlaştıran şey bilgidir. Bilginin olmadığı bir hayatta tüm eylem ve davranışlarımız çok büyük ölçüde içgüdülere dayalı olarak gerçekleşir ki bu hayvani bir hayat demektir. İnsanlaşma süreci dediğimiz uygarlık bilgiye dayanan ilerleme/gelişmelerden oluşur. Bilim, sanat, felsefe, teknoloji, eğitim vb. uygarlık alanlarının/parçalarının her biri bilgi ile üretilen ve geliştirilen alanlardır. Bunları, aynı zamanda farklı bilgi üretim (kültür) alanları olarak da düşünebiliriz. Kısaca söylemek gerekirse, uygarlık, evrensel bilgi üretme ve bu bilgiyi yaşamda kullanma süreci ve pratiğidir.

Uygarlığın ve insanlaşmanın ana kaynağı olan bilgi, doğruyu bulmanın ve doğru yaşamanın da kılavuzudur. İnsan, bilgi ile doğru kararlar verebilir, doğru tercihlerde ve eylemlerde bulunabilir. İnsanın çektiği acının ve yaptığı kötülüklerin dahi kaynağında bilgisizlik vardır. Bilgi, aynı zamanda yaşamdaki en sağlam sorun çözme aracıdır. Sorunları çeşitli açılardan eksiksiz görebilme, doğru analiz etme, değerlendirme ve çözüm önerileri geliştirme büyük ölçüde bilgiye dayalı (bilgi kullanımının söz konusu olduğu) zihinsel süreçler ve akıl yürütme ile gerçekleşir.

Bir toplumda güçlü ve nitelikli bir bilgi kültürü bilim, sanat, felsefe ve teknoloji gibi kültür alanlarının gelişimini doğrudan ve olumlu biçimde etkileyen bir durum iken, zayıf ve niteliksiz bilgi kültürü de ciddi olumsuz etkilere neden olur. Bir başka deyişle, bir toplumdaki zayıf-niteliksiz bilgi kültürü, zayıf ve niteliksiz bilim, sanat, felsefe ve teknoloji kültürü anlamına gelir. Olumlu bilgi kültürü canlıları yaşatan, olumsuz bilgi kültürü de hasta eden/öldüren iklim koşulları (atmosfer) gibi düşünülebilir.

Ve bilgi,  Sokrates’in de dediği gibi, erdemli bir yaşamın ve mutluluğun da kaynağıdır.

Dolayısıyla bilgi çok önemlidir.

Bilgi kültürünün niteliği ya da bilgiyi kullanma amaçları/biçimleri

Bilgi kültürünün niteliğini belirleyen şey, bilgiye ilişkin algı, tutum, değer, alışkanlık, davranış ve yaklaşımlarımızın niteliği ile bilgiyi kullanma düzey, amaç ve biçimlerimizdir. Genel olarak bilgiye, bilginin anlamına ve önemine dair, bilgiyi kullanmaya ilişkin olumsuz/yetersiz algı, tutum, alışkanlık ve davranışlar ile sadece günlük sorunları çözmede çıkar amaçlı (kullanıp atma) “tüketim” biçimi olumsuz bir bilgi kültürüne işaret ederken, bilgiyi doğruyu/gerçeği bulmanın, nitelikli bir yaşam üretmenin aracı olarak kullanılması nitelikli bir bilgi kültürünü ifade eder. Doğru-yanlış bilgi kullanımı elbette sorundur ancak burada bilginin yaşamımızda ne kadar yer aldığı, karar ve tercih süreçlerimizde bilgiyi ne kadar ve nasıl kullandığımız sorusu önceliklidir. Bilgiye dayalı olmayan bireysel ve toplumsal yaşamların nitelikli olması beklenemez.

Açıkçası, bilginin kendisi kadar kullanılma biçimleri de son derece önemlidir. Bilginin üretken ve üretken olmayan biçimlerde kullanımı onun doğru ve yanlış kullanımı anlamına gelebilir. Bilginin “ezbere kullanımı”, yani günlük bir yarar ya da pratik gereklilik için pragmatik amaçla ezberlenip kullanılması ve sonra bellekten atılması, bilince dönüştürülememesi üretken olmayan kullanım biçimidir. Türkiye’de her düzeydeki okul giriş ve eğitim süreçlerindeki ders sınavlarının, işe giriş sınavlarının çok büyük bölümü için söz konusu olan bilgi kullanımı bu tür (ezbere dayalı bilgi kullanımı/tüketimi) için en bilinen örneklerdir. “Ansiklopedik” bilgi kullanımı da ezbere dayalı ve üretken olmayan bir kullanım biçimidir. Üretken olmayan bilgi kullanımı için “tüketim için tüketim” kavramını kullanmak yanlış olmayacaktır. Bilginin doğruyu/gerçeği bulmanın, onun peşinden gitmenin, bireyin ve toplumun kendisine bir kimlik ve kişilik oluşturması, eleştirel düşünme gücünü artırması amacıyla kullanımı ise üretken/nitelikli bilgi kullanım biçimidir. Akıl yürütmeye dayalı, zihinsel-duygusal süreçleri harekete geçiren, besleyen, eleştirel/analitik/irdeleyici bilimsel, sanatsal ve entelektüel okumalar, düşünmeler ve yazmalar üretken bilgi kullanımının iyi örnekleri arasındadır.

Bilginin günlük pragmatik/çıkar amaçlı kullanımında genellikle bilinenler sorgulanmadan tekrar edilir, yeni bir düşünce üretilemez ve kullanılan düşüncelerde derinlik bulunmaz. Çoğunlukla somut ve pratik bilgi kullanımının söz konusu olduğu bu durumda bilginin kişinin zihin dünyasına, entelektüel kapasitesine, eleştirel düşünce gelişimine katkısı son derece sınırlıdır ve belki de yoktur. Oysa araştırmaya dayalı eleştirel ve analitik bilgi kullanımı kişinin ve toplumun zihinsel/entelektüel/duygusal kapasitesine ve becerilerine doğrudan ve güçlü biçimde etki eder, geliştirir.

Felsefi, eleştirel, sorgulayıcı ve analitik düşünme geleneği olmayan “topluluktan toplum aşamasına geçememiş” toplumların ezbere bilgi kullanım (tüketim) biçimi yüksek olacaktır. Bu tür toplumların genel olarak bilgiye, bilgi kullanımına, bilgi üretenlere bakışı, yaklaşımı, tutumları ve davranışları da sorunludur. Bu toplumlarda bilim, sanat, felsefe, teknolojiye yönelik toplumsal yaklaşım (bilgi kültürü) son derece sınırlı, sınırlayıcı ve hatta engelleyici/cezalandırıcı niteliktedir. Bu yaklaşımın olağan sonucu ise uygarlık sürecinin (insanlık başarılarının)  dışında/gerisinde kalmaktır.  Bilginin üreticisi değil, bilinçsiz/ ezbere dayalı tüketicisi olmak da görülen bir başka sonuçtur. Bilgiyi üretmeyi değil de bilginin ürünü olan teknolojik araçları satın alıp kullanmayı yeterli gören ve hatta gelişmişlik sayan/sanan bu tür toplumlar bu durumu “medeniyet-hars” ayrımı gibi yapay temellerle açıklamaya da çalışırlar.

Sonuç

Kuşkusuz, bilginin nitelikli kullanım biçiminin yanı sıra belirli oranda çıkar amaçlı pragmatik kullanım gereğini ve gerçeğini yadsıyamayız. Ancak mesele toplumsal yaşamda bunlardan hangisinin egemen/ağırlıkta olduğudur.

Nitelikli bilgi kültürü ve kullanımı bireysel ve toplumsal yaşamın tüm alanlarına ve ayrıntılarına olumlu biçimde yansıyan bir yaşam biçimidir. Aklıyla yaşayan, kimlikli ve kişilikli toplumu yaratmak, bilgiyi çok ve üretken amaçlarla kullanmaya, bilgiye dayalı bir yaşam biçimini gerçekleştirmeye, doğrunun/gerçeğin peşine bilgi ile düşmeye dayanır. Bunu başarmanın yolu ise bilgiyi üreten kurum ve kişilerin, eğitimin, bilimin, felsefenin, teknolojinin, sanatın, kültürün, edebiyatın desteklenmesi ve özgür bırakılmasından geçer.

Bu yolun ilk adımı, hiç kuşkusuz, nitelikli bilgi kültürünü yaratmadan nitelikli bir toplum yaratılamayacağı gerçeğini kabul etmektir.

 

Not: Bir sonraki yazımızda bilgi kültürü-kütüphane ilişkisini irdelemeye çalışacağız.

Kaynakça

Kahraman, Hasan Bülent. (2007). “Cehalet para ediyor veya bilmemek için öğrenmek.” Kültür Tarihi Affetmez içinde (30-34 ss.) İstanbul: Agorakitaplığı.

Soysal, Özer. (1998). Türk Kütüphaneciliği: Bilginin Yazgısı. Ankara: TKD.