Hakikat ve Kütüphaneler/Kütüphanecilik* | Prof. Dr. Bülent Yılmaz
*Bu yazı 58. Kütüphane Haftası kapsamında 29 Mart 2022 tarihinde Ankara Goethe Enstitüsü’nde yapılan “Kütüphaneler ve Hakikat” adlı panelin konuşma metninin gözden geçirilmiş biçimidir.
Bu yıl “Hakikat ve Kütüphaneler” olarak belirlenen temanın alanımıza felsefi bakmamız ve bu bakışı geliştirmemiz gerektiğini anımsatması açısından önemli ve anlamlı olduğu söylenebilir. Çünkü hakikat konusu, aşağıda ele alacağımız üzere bir felsefe konusudur. Dolayısıyla hakikat ve kütüphanecilik konusu bir kütüphanecilik felsefesi konusudur.
Bu yazıda ilkin, hakikat-kütüphaneler ilişkisine değinilecek ve daha sonra kütüphaneler ve kütüphanecilik konusunda özellikle ülkemizde göz ardı etmeye başladığımız hakikatlerden, kütüphane ve kütüphanecilik hakikatlerinden bazılarına dikkat çekmeye çalışılacaktır. (Konu kapsamında, ayrıca belirtilmese de bilgi yönetiminin bir alt alanı olarak arşivcilik yer almaktadır.)
Kütüphanecilik Felsefesi Neden Gereklidir?
Bilindiği üzere, kütüphanecilik (BBY) hem bir bilim dalı hem de bir meslektir. O, bilgiyi toplama, düzenleme, sunmanın bilimsel ilke, yöntem ve tekniklerini bulma-geliştirme, bu alanda araştırmalar yapma anlamıyla bir bilim ve söz konusu ilke, yöntem ve teknikler temelinde gerçekleştirilen bilgi işlem ve hizmetleri boyutuyla bir meslektir. Kütüphanecilik felsefesinin değeri sadece kütüphanecilik kuramının (teorisinin) sınırlarını genişletme niteliğinde olmayıp, aynı zamanda uygulama için, yani uygulamaya doğrudan yansıyan bir değeri de bulunmaktadır. Mesleğimizde ne yaptığımızı, bunu neden yaptığımızın altında yatan amaçları ve nasıl yapmamız gerektiğini sorgulamalı ve açıklayabilmeliyiz. Bu ancak felsefe ile açıklanabilir.
Felsefe, ayrıca, uygulamalara yol gösterir ve uygulama ilkelerine açıklık getirir. Felsefe bir anlamda yaptığımız işe çok daha dikkatli ve duyarlı biçimde bakmamızı, onu sürekli sorgulamamızı sağlar. Kütüphanecilik uygulamaları sağlam bir kuramsal (teorik) zeminde anlam ve değer kazanır ve felsefe kütüphanecilik pratiğine katkıda bulunur. Mesleği özellikle teknolojinin meydan okumalarına karşın yeniden konumlandırmak ve kütüphanecilerin ve kütüphanelerin kendilerini anlamaları ve savunmaları, alanımızın kuramsal yapısının güçlendirilmesi için kütüphaneciliğin felsefi temellerinin olması ve geliştirilmesi zorunludur. Kütüphaneler aynı zamanda bilgi felsefesinin (epistemolojinin) uygulama alanlarıdır. İşte bu nedenlerle kütüphanecilik bilimi ve mesleği felsefeyi benimsemek durumundadır ve kütüphanecilik felsefi bir temele oturmak zorundadır.
Hakikat ile Kütüphaneler/Kütüphanecilik İlişkisi
Hakikat ya da doğruluk varolana (gerçeğe) yönelik bilginin o gerçekle uygun olup olmadığına ilişkin ifadelerdir. İngilizcede “reality” gerçek(lik), “true” doğru ve “truth” da hakikat/doğruluk anlamına gelmektedir. Bir cinayeti her yönüyle çözümlemek ve bunun bilgisini ortaya koymak o konuda öne sürülen bazı iddiaları doğrulamak, yani hakikati bulmak demektir. Hakikat, bir gerçekliği bilgi ile doğrulamaktır. Hakikat gerçek ile karıştırılmamalıdır. Hakikat, gerçeği bilgi ile kanıtlamaktır. Örneğin, “Milli Kütüphane’nin sahip olduğu basılı kitap sayısı 1.545.352’dir” ifadesi bir gerçeğe (Milli Kütüphane’ye) ilişkin bilgidir. Bu bilgiyi ilgili bir kaynağa giderek doğrulamak hakikattır. Kısaca, hakikat, bir gerçeğe ilişkin bilginin doğrulanmasıdır.
Bu çerçevede bakıldığında, hakikat konusu/sorunsalı/meselesi bir bilgi konusu/sorunsalı/meselesidir. Hakikat kavramı bilgiye ilişkindir ve ona dayalıdır. Hakikat, bilgidir/bilgilerdir. Kütüphanenin bir bilgi kurumu olduğu düşünüldüğünde hakikat-kütüphane ilişkisi açık ve güçlü bir biçimde ortaya çıkar. Başka bir ifadeyle açıklayacak olursak, hakikat ya da doğruluk, bir ifadenin (bilginin) doğruluğunu kanıtlamaktır. Hakikati bilgi ile kanıtlayabiliriz. Bilgi ise kütüphanededir. Dolayısıyla hakikat-kütüphane ilişkisini yaratan şey hakikat-bilgi ilişkisidir. Bir başka deyişle, kütüphanenin hakikatle ilişkisi, onun bir bilgi kurumu olmasından kaynaklanır. Çünkü hakikat özünde bir bilgi meselesidir ve kütüphane de bir bilgi kurumudur. Kuşkusuz, hakikat sadece kütüphanelerde keşfedilmez. Ama çoğu zaman buralarda keşfedilir.
Hakikat kendiliğinden ortaya çıkmaz, aranan/araştırılan bir şeydir, doğrulama işlemi bir araştırma sürecidir. Kütüphane bir araştırma kuruluşudur. Bu nedenle, kütüphaneler, hakikat arayışındaki yolun, hakikat yolunun uğrak yerleri, kurumlarıdır. Kütüphaneler hakikatin gömülü olduğu yerlerdir. Hatırlanacağı üzere, örneğin, Harry Potter de filmlerinde çok önemli bir hakikati ortaya çıkarmak için kahramanlar çoğunlukla kütüphaneye giderler, konu ile ilgili kitapları incelerler, bir araştırma yaparlar ve hakikate ulaşırlar. Bilimsel hakikatler için bu, zaten tam anlamıyla böyledir.
Kütüphane ve arşivlerin amacı, hakikati ortaya çıkaracak olan belgeleri ve bilgileri toplamak, düzenlemek ve erişilebilir kılmaktır. Dolayısıyla kütüphane-arşiv kurumunun temel işlevi doğrudan hakikat kavramı ile ilgilidir. Tarihsel kayıtların korunması hakikat teorilerinin doğrulanması veya yanlışlanması açısından çok önemlidir. Kayıtlar olmazsa tüm hakikat teorileri tehlikeye girer.
Yukarıdaki kısa açıklamalar ışığında dahi, kütüphanecilerin hakikatler dünyasında çalışan bilgi uzmanları oldukları rahatlıkla söylenebilir. Bu bağlamda, bir toplumun kütüphane kullanmasının, hakikate dayalı bir yaşam sürdüğü anlamına da geleceği de açıktır.
Kısaca, hakikat-kütüphane ilişkisi, bilgi-kütüphane ilişkisinden, kütüphanenin bir bilgi kurumu olması niteliğinden kaynaklanır. Bilgiler hakikatin taşıyıcısı ise, kütüphaneler de hakikatin doğal olarak taşıyıcılarıdır. Kütüphane, hakikati bulmanın, bilmenin, düşünmenin yeridir.
Kütüphaneler ve Kütüphanecilik ile İlgili Bazı “Sorunlu Hakikatler”
Kütüphanelerin hem tarihsel gelişimlerine hem de burada doğruluk kavramı bağlamındaki çözümlemelere bakıldığında ana/temel işlevlerinin bilgi erişim olduğu anlaşılmaktadır. Kütüphaneler, bireylerin ve toplumun bilgiye eriştiği kurumlar, bilme-düşünme eyleminin parçası, bileşeni ya da aracıdırlar. Bilgi erişim olarak adlandırdığımız bu işlevin özellikle Türkiye’de gözden kaçırılmaya, arka plana atılmaya, önemsenmemeye başlandığı söylenebilir. Böyle bir durum ise kütüphanelerin sadece ders çalışma mekanları, masa-sandalye sunan salonlar, çay-çorba dağıtılan sıcak-serin yerler, 7/24 açık kalan etüt merkezleri özelliğine bürünmeleri “normal” ve hatta olması gereken, övünülecek bir hakikat olarak kabul edilebilmektedir. Kanımızca, son yıllardaki en önemli kütüphanecilik hakikati/sorunu budur. Kısaca, kütüphaneler ve kütüphaneciler bilgi erişim hakikatinden uzaklaşamaz. Bu bilim alanını ve mesleği var kılan bu hakikattir çünkü.
Bilim tarafına bakınca kütüphanecilik ve kütüphaneler için teknoloji/internet karşısındaki teorik konumlanma sorunlu görünmektedir. Genelde, teknolojiyi kütüphane ve bilgi bilim içine konumlandıracağımıza, kütüphaneyi ve kütüphaneciliği teknolojinin alt alanına dönüştürüyoruz ve onun içinde konumlandırıyoruz. Örneğin, “bilgi artık internette, kütüphanelere gerek yok!” biçimindeki meydan okumaya yeterli yanıtı veremiyoruz. Alanımızla ilgili bir başka önemli sorunlu hakikat kütüphaneler-teknoloji ilişkisidir.
Hakikat, belirtildiği üzere, doğrulama demektir. İçinde bulunduğumuz Post-truth döneminde kütüphaneler tam da bu adla yeni işlevler üstlenmiş durumdadır. İnfodemi olarak adlandırılan yanlış (kirli) bilgi salgınına karşı kütüphanelerin doğrulama çabaları çok cılız kalmaktadır. Bir başka deyişle, hakikat-ötesi meselesinde kütüphanelerin rolünü gerçekleştirmede yavaş davranma sorunu var gibi görünmektedir. Bilimimizin ve mesleğimizin geleceği bakımından bu hakikat de ciddiye alınmak durumundadır.
Kütüphanelerin hakikati ortaya çıkarmada rol oynayabilmesi için bağımsız ve özgür olmaları, ülkede ve kütüphanelerde düşünce özgürlüğü sorunlarının olmaması gerekir. Hakikat, ancak tüm düşünceler açıklanabilirse ve tüm bilgilere özgürce ulaşılırsa ortaya çıkabilir. Bazı bilgilerin yasaklanması anlamına gelen sansürün olduğu yerde hakikatten ve kütüphanelerin işlevinden söz edemeyiz.
Sorunlu bir hakikat olması açısından kütüphanelerdeki dermelerin niteliği meselesi de büyük önem taşımaktadır. Hakikat, doğru ve güvenilir kaynaklarla, bilgiyle ortaya çıkar. Dolayısıyla kütüphane dermelerinin söz konusu işlevi gerçekleştirebilmesi için büyük bir dikkat ve titizlikle oluşturulması ve geliştirilmesi gerekir. Bu bağlamda, örneğin, Türkiye’deki halk kütüphaneleri için çok büyük oranda merkezden (Bakanlıktan) gerçekleştirilen seçim ve sağlama sistemi hakikat meselesi bakımından da sorunlu görünmektedir
Bir başka sorunlu hakikat de ülkemizde bilimsel ya da mesleki bağlamdaki kütüphane hakikatlerini çıkar ve korkularımız, ideolojik ya da fırsatçı yaklaşımlarımız nedeniyle söylememe/söyleyememe ve böylece etik dışı davranma durumlarıdır. Doğruya doğru, yanlışa yanlış dememe/diyememe, hatta doğruya yanlış, yanlışa doğru deme ve yanlışı uygulama, hakikatten uzaklaşmanın en üzücü ve düşündürücü örneklerini biriktirmektedir.
Sonuç olarak, kütüphaneler ve bilgi hakikatin kapılarını açar. Hakikate kütüphanesiz ve bilgisiz ulaşmak genellikle olanaklı değildir.
58.Kütüphane Haftası kutlu olsun!
Yararlanılan kaynaklar:
Labaree R.V. and R. Scimeca. (2008) The Philosophical Problem of Truth in Librarianship. The Library Quarterly, 78 (1) 43–70.
Miroslav Kruk (2003) Truth and libraries, The Australian Library Journal, 52:3, 229-238.
Tepe, Harun. (2003). Platon’dan Habermas’a Felsefede Doğruluk ya da Hakikat. Ankara: İmge.